Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Erhan Adem

haberalmedya - Erhan Adem haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Erhan Adem haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Erhan Adem, Gübretaş'a Ait İran'daki Petrokimya Tesisi İçin Uyardı: “Bu Yatırım Ciddi Risk Altındadır, İktidarı Acilen Açıklama Yapmaya Davet Ediyoruz" Haber

Erhan Adem, Gübretaş'a Ait İran'daki Petrokimya Tesisi İçin Uyardı: “Bu Yatırım Ciddi Risk Altındadır, İktidarı Acilen Açıklama Yapmaya Davet Ediyoruz"

Adem, "Türkiye’nin tarımsal üretiminde maliyetleri düşürmek için yapılan bu yatırım, şu an ciddi risk altındadır ve sessizlik içinde yok sayılamaz. Razi Petrokimya’nın akıbetini, oradaki çalışanlarımızın durumunu ve Türkiye tarımının bu süreçten nasıl etkileneceğini yakından takip ediyoruz. İktidarı acilen kamuoyuna açıklama yapmaya davet ediyoruz" dedi. CHP Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, İsrail ile İran arasında tırmanan savaş ortamının, Türkiye’nin tarımsal üretimini doğrudan ilgilendiren bir riski de beraberinde getirdiğine dikkati çekti. Adem, İran’ın Mahşehr bölgesinde bulunan ve Tarım Kredi Kooperatifleri iştiraklerinden Gübretaş’a ait olan Razi Petrokimya Kompleksi’nin durumuna ilişkin kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmamasını eleştirerek iktidar çağrıda bulundu. Adem, şunları kaydetti: “Orta Doğu’da başlayan İsrail-İran savaşı sadece bölge halklarını değil, ekonomik ilişkiler üzerinden Türkiye’yi derinden etkilemektedir. Türkiye’nin tarımsal üretimde en temel ihtiyacı olan ucuz gübre tedariğinde stratejik role sahip İran’daki Razi Petrokimya Kompleksi, Türkiye’nin tarımsal üretim sisteminin dışa bağımlılığını azaltmak adına önemli bir bağlantı noktasıdır. Gübretaş’ın uzun süredir mülkiyetinde olan tesisin akıbeti, hem ekonomik hem insani boyutuyla kamuoyunu yakından ilgilendirmektedir. Savaşın şiddetlendiği kritik süreçte, İran’ın en büyük amonyak, üre, sülfürik asit ve fosforik asit üreticisi olan Razi Petrokimya Kompleksi’nin güvenliği, üretim durumu ve çalışanlarının akıbeti hakkında kamuoyunun bilgilendirilmemiş olması endişe yaratıyor. Türkiye açısından bu yatırım yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda milli ve stratejik bir değer de taşımaktadır. Gübretaş iştiraki olan bu tesisin üretimi durmuş mudur? Tesiste görevli olan Türk personelin can güvenliği sağlanmış mıdır? Türkiye, bu tesisten beklenen gübre teminini hangi alternatif kaynaklarla karşılayacaktır? Türkiye’nin bu stratejik yatırımına yönelik sigorta, güvenlik ve diplomatik önlem planları var mıdır? Tarım Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bu konuda ne gibi adımlar atmıştır? Razi Petrokimya sadece bir sanayi yatırımı değildir. Orada Türk çiftçisinin alın teri vardır. Türkiye’nin tarımsal üretiminde maliyetleri düşürmek için yapılan bu yatırım, şu an ciddi risk altındadır ve sessizlik içinde yok sayılamaz. Razi Petrokimya’nın akıbetini, oradaki çalışanlarımızın durumunu ve Türkiye tarımının bu süreçten nasıl etkileneceğini yakından takip ediyoruz. İktidarı acilen kamuoyuna açıklama yapmaya davet ediyoruz.”

Erhan Adem: "22 Yıldır Bu Ülkede Ne Bayram Eden Çiftçi Ne De Günü Kutlanabilen Bir Tarım Kaldı" Haber

Erhan Adem: "22 Yıldır Bu Ülkede Ne Bayram Eden Çiftçi Ne De Günü Kutlanabilen Bir Tarım Kaldı"

Adem, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Çiftçinin ne emeğinin karşılığını aldığını ne bayram kutlayabildiğini vurgulayan Adem, "Her yıl olduğu gibi bu yıl da Dünya Çiftçiler Günü, buruk ve yorgun kutlanıyor; daha doğrusu, çiftçimizde kutlayacak hal kalmadı" dedi. Adem, açıklamasında şunları kaydetti: "Geçtiğimiz günlerde 2025 yılı için fındık rekoltesi açıklandı, açıklanan rakamlar sahadaki gerçekliğin yanından bile geçmiyor. Dondan dolayı pek çok bölgede fındık ağaçları meyve tutmadı. Üretici tarlasına her gün umutla çıkıyor ama ürün göremiyor. Çayda ise hükümet, üreticiye müjde diye açıkladığı 25,44 liralık yaş çay alım fiyatıyla adeta üreticiyle alay etti. Geçtiğimiz yıl verilen 2 liralık destekleme priminin bu yıl açıklanmamasıyla gerçek fiyat geriye gitmiş oldu. Üretici artan gübre, mazot ve işçilik maliyetleri karşısında ezilirken, açıklanan bu rakam ‘müjde’ değil, resmen hayal kırıklığıdır. "Doğal afetler karşısında üreticinin tek başına bırakıldığı bir ülkede yaşıyoruz" Malatya’da kayısı üreticisi, Manisa’da üzüm üreticisi, Isparta’da elma üreticisi nisan ayında yaşanan ağır donla ürününü kaybetti. Ağaçlar çiçek tuttu, umut yeşerdi; ama sabaha karşı gelen soğukla birlikte binlerce üreticinin yılı da söndü. Bu zarar telafi edilmediği gibi üreticiye sahip çıkılmadı. Don, kuraklık, dolu derken doğal afetler karşısında üreticinin tek başına bırakıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Süt üreticisi, artan yem fiyatlarıyla baş edemediği için hayvanlarını kesime göndermek zorunda kalıyor. Türkiye bir zamanlar kendi hayvanını yetiştiren, sütünü ihraç eden bir ülkeyken bugün ithalata mahkûm edilmiş durumda. Bu yıl da ithalat kapıları açıldı, yine yerli üretici değil, dışarıdaki üretici destekleniyor. "İktidar, yıllardır tarım politikalarını ithalata dayandırıyor" Anayasamızın 45. maddesi, ‘Devlet, tarım arazilerini korur ve çiftçiyi destekler’ der. Ayrıca kanunen, çiftçiye her yıl gayrisafi milli hasılanın en az yüzde 1’i oranında tarımsal destek verilmesi gerekir. Ancak yıllardır bu oran yüzde 0,3-0,5 bandında seyrediyor. Yani çiftçinin hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış olmasına rağmen, iktidar bu hakkı açıkça gasbediyor. Çiftçiye her yıl verilmeyen bu desteklerin toplamı bugün 1 trilyon lirayı aştı. İktidar, yıllardır tarım politikalarını ithalata dayandırıyor. Çiftçisini desteklemek yerine yabancı üreticileri fonluyor. Üretici borç batağında, girdi maliyetleriyle boğuşuyor, sosyal güvenlik sisteminden dışlanıyor. 2009’da 1 milyonun üzerindeki tarımda sigortalı çalışan sayısı bugün 400 binin altına düştü. 22 yıldır bu ülkede ne bayram eden çiftçi kaldı ne de günü kutlanabilen bir tarım kaldı. Bugün çiftçimizi anmak değil, onunla birlikte ayağa kalkmak, hak mücadelesini büyütmek zorundayız. CHP olarak toprağına, emeğine, geleceğine sahip çıkan tüm üreticilerimizin yanındayız. Bereketli Anadolu topraklarında, çiftçi yeniden umutla üretinceye dek mücadelemiz sürecek."

Erhan Adem: “Zehir Soframızda, Bakanlık Suskun!” Haber

Erhan Adem: “Zehir Soframızda, Bakanlık Suskun!”

Greenpeace Türkiye, 2024 yılı pestisit raporunu açıkladı. Numune alınan ürünlerin yüzde 61’inden fazlasında birden fazla pestisit tespit edilmesine ilişkin yazılı basın açıklaması yapan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yasaklı ya da ruhsatsız kimyasal kullanan firmaları tek tek açıklamasını istedi. Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem’in açıklaması şu şekilde: Greenpeace Türkiye’nin 2024 yılına dair açıkladığı pestisit raporu, halk sağlığı açısından vahim bir tabloyu ortaya koyuyor. İstanbul'da zincir marketlerden ve semt pazarlarından toplanan 155 sebze ve meyve örneğinin yüzde 61’inde birden fazla pestisit, yüzde 43’ünde ise kalıcı ve kanserojen etkileriyle bilinen PFAS’lı pestisit kalıntısı tespit edildi. Bu oranlar sadece gıda güvenliği değil, çocuklarımızın sağlığı ve toplumun geleceği açısından da ciddi bir tehdit anlamına geliyor. Daha da vahimi, ürünlerin üçte birinden fazlası, yani 51 ürün doğrudan mevzuata aykırı. Bu, bir idari zaaf değil, doğrudan halk sağlığı krizidir. Rapora göre pestisit kalıntılarının yüzde 31,6’sı hormon sistemini bozan, nörolojik gelişimi sekteye uğratan ve kansere yol açabilecek düzeyde. Çocuklarımız bu kimyasallara yetişkinlerden katbekat daha hassas. Çünkü onların bağışıklık sistemi henüz gelişme aşamasında ve pestisitlerin uzun vadeli etkileri sadece fiziksel sağlığı değil, davranışsal ve bilişsel gelişimi de tehdit ediyor. Bu riskin bile bile görmezden gelinmesi, bir halk sağlığı politikası değil, kamu vicdanına karşı işlenmiş bir cinayettir. Şunu kimse unutmasın ki bu ülkenin çocukları kimyasal deney faresi değildir! Tarım politikası değil, bir zehir yönetimiyle karşı karşıyayız. Salamura yaprakta %80, yeşil sivri biberde %70, ıspanakta %67 oranında limit aşımı ya da yasaklı pestisit kalıntısı saptandığı açıklandı. Bu oranlar, halkın her gün tükettiği temel gıdaların sistematik şekilde zehire bulandığını gösteriyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bu tabloya karşı sergilediği suskunluk ise sadece bir ihmal değil, halkın sağlığına karşı işlenmiş siyasi bir suçtur. Pestisit kalıntısı sadece çiftçimizin değil, bu sistemi yönetenlerin de sorumluluğundadır. Tarımsal üretimi yüksek verim ve düşük maliyet uğruna kimyasala mahkûm eden bu anlayış artık iflas etmiştir. 2020 yılında Greenpeace’in yaptığı benzer analizde, ürünlerin yüzde 15,6’sında mevzuata aykırılık tespit edilmişti. 2024’te bu oran yüzde 33’e çıktı. Bu artış, sistemin denetlenmediğini ve kamu sağlığının göz göre göre tehlikeye atıldığını gösteriyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’na açık çağrımızdır: Elinizdeki pestisit analiz sonuçlarına ilişkin kamuoyuna açık ve şeffaf bir açıklama yapın. Hangi ürünlerde limit aşımı var? Hangi üreticiler yasaklı ya da ruhsatsız kimyasal kullanıyor? Ruhsatsız pestisit kullanılan 50 ürün hakkında hangi işlemler yapıldı? Bu soruların cevabını almak toplumun en doğal hakkı. Vatandaşımız markette aldığı meyvenin içinde kaç çeşit kimyasal olduğunu düşünmek zorunda kalmamalı. Tarımda zehirsiz dönüşüm mümkün. Temiz üretim mümkün. Güvenli gıda mümkün. Bunun için sadece siyasi irade gerekir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak halk sağlığını önceleyen politikalarla, pestisit kullanımını azaltan değil, ortadan kaldıran organik ve ekolojik tarım politikalarını hayata geçirmeye kararlıyız. Biliyoruz ki üreticiye alternatif sunmadan yapılan denetim göstermeliktir. Kamusal destekle yaygınlaştırılacak temiz tarım yöntemleri, hem toprağımızı hem çocuklarımızı koruyacak.

Erhan Adem: Don Felaketi Üreticiyi Vurdu, Hükümet Sessiz! Çiftçi Yalnız, Tarlalar Çaresiz! Haber

Erhan Adem: Don Felaketi Üreticiyi Vurdu, Hükümet Sessiz! Çiftçi Yalnız, Tarlalar Çaresiz!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, ülkemizi etkisi altına alan don felaketi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Ülkemizin dört bir yanında etkili olan don felaketi, tarım sektörünü adeta felç etti. İç Anadolu’dan Ege’ye, Karadeniz’den Marmara’ya kadar birçok bölgede erken çiçek açan meyve ağaçları don nedeniyle büyük zarar gördü. Üzüm, kiraz, elma, ceviz, fındık gibi önemli ürünlerde rekolte kayıpları şimdiden gözle görülür düzeyde. Ne yazık ki yaşanan bu felaketin ardından üreticiler, yine yalnız bırakıldı. Hükümetin şimdiye kadar herhangi bir kapsamlı eylem planı açıklamaması, üreticilerde büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Gıda güvenliği tehdit altındayken, bu sessizlik kabul edilemez!” ifadelerine yer verdi. Erhan Adem, don afetinin ardından yaşanan tabloya ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “Don afetinden zarar gören üreticilerimizi kaybetmemek adına acilen kapsamlı bir destek paketi açıklanmalıdır. Tarım sektörü yalnızca çiftçilerin geçim kapısı değil, aynı zamanda 85 milyonun sofrasıdır. Eğer üretici üretimden koparsa, tüketici de gıdaya ulaşamaz. Bugün yaşananlar bunun en net örneğidir. Tarım sigortası yaptıramamış ya da kapsam dışında kalmış üreticilerimizin zararları, il ve ilçelerde derhal kurulması gereken tarafsız Hasar Tespit Komisyonları aracılığıyla belgelenmelidir. Sigorta yaptırmadı diye üreticiyi cezalandıramazsınız. Bu bir afet, insan hatası değil! Özellikle don felaketinden ağır etkilenen bazı bölgelerimiz acilen ‘afet bölgesi’ ilan edilmelidir. Üreticiye bir nebze nefes aldırmak ve yeniden ayağa kalkmalarını sağlamak için bu zorunludur. Felaketin adı konmadan, çözüm üretilemez! Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara olan kredi borçları; SGK prim borçları ve elektrik borçları faizsiz olarak ertelenmelidir. Bu üreticilerin ayakta kalabilmesi için artık bir lütuf değil, zorunluluktur. Don, sel, dolu, kuraklık artık bu ülkenin tarım takviminde istisna değil, sıradan hale geldi. Buna rağmen hâlâ her afette ‘ne yapacağız’ diye düşünmek acizliktir. Hükümetin afetlere karşı etkin, önleyici ve üreticiyi önceleyen bir tarım politikası yoktur. Bunu bir kez daha üzülerek gördük. Bugün alınmayan her önlem, yarın hem üreticide iflasa, hem de tüketicide zamla karşılık bulacaktır. Gıda enflasyonunun yükselmesi, meyve-sebzenin artık dar gelirlinin sofrasına girememesi, hepimizin sorunudur. Bu yangına şimdi müdahale edilmezse, yakında hep birlikte yanarız. Artık günü kurtaran açıklamalardan, göstermelik ziyaretlerden vazgeçilmelidir. Don felaketinin etkileri sadece bugün değil, önümüzdeki aylarda da kendini derinleştirecektir. CHP olarak, ağır hasar gören bölgelerin afet bölgesi ilan edilmesi ve üreticinin borçlarının faizsiz ertelenmesi için çağrımızı yineliyoruz. Tarımı ayakta tutacak kapsamlı, planlı ve kalıcı çözümler üretilene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Erhan Adem: “Kimin Parasını Kime Vermiyorsunuz?” Haber

Erhan Adem: “Kimin Parasını Kime Vermiyorsunuz?”

Erhan Adem konuya dair yaptığı yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bu destekler bir lütuf değil, Anayasa’nın güvence altına aldığı bir haktır. Çiftçimiz, alın teriyle üretiyor, toprağı işliyor, soframıza ekmek götürüyor. Ama karşılığında ne alıyor? Geciken ödemeler, artan maliyetler, verilen sözlerin tutulmaması! Bugün çiftçi, tarlaya mazot koyamıyor, gübre alamıyor, elektrik faturasını ödeyemiyor. Peki, bu üretici nasıl ayakta kalacak? Tarımı desteklemeyen bir ülke, açlığa mahkûm değil midir? Tarım Bakanına soruyoruz: Destek ödemelerini neden zamanında yapmıyorsunuz? Çiftçiye verilmeyen bu paralar nerede bekletiliyor? Türkiye’nin gıda güvenliğini umursamıyor musunuz? Gübre, mazot, prim, tohum… Çiftçinin ihtiyacı olan destekler parça parça ve gecikmeli olarak ödeniyor. Oysa tarım, planlı ve öngörülebilir bir sektör olmak zorundadır. Çiftçi, desteğini ne zaman alacağını bilmeli ki üretimini buna göre yapsın! Ama hükümet, üreticiyi belirsizliğe sürüklüyor. Buradan sesleniyoruz: Bu milletin çiftçisini daha fazla oyalamayın! Tarımsal destekleri derhal, eksiksiz ve toplu olarak ödeyin! Çiftçiye reva gördüğünüz bu sistemsizlik, yalnızca üreticiyi değil, sofradaki ekmeği de tehdit ediyor. Bu ülkenin çiftçisi, hakkını almak için beklemek zorunda değildir! İnsanlar ekmek parası için gecesini gündüzüne katarken, onların emeğiyle oynayanlara karşı sessiz kalacak değiliz. Tarım bitirilirse, bunun bedelini hepimiz öderiz! Çiftçiyi yok sayanlar, gün gelecek gıda krizi kapıya dayandığında bunun sorumluluğundan kaçamayacaklar. Bugün ödenmeyen desteklerin yarın soframızdan eksilen ekmek olduğunu unutmayın.”

Erhan Adem’den Tarım Bakanlığı’na Sert Tepki: “Sizin Bitireceğiniz Tek Şey Ülkemizin Çiftçisi ve Üreticisi!” Haber

Erhan Adem’den Tarım Bakanlığı’na Sert Tepki: “Sizin Bitireceğiniz Tek Şey Ülkemizin Çiftçisi ve Üreticisi!”

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “3 yıl içinde et ithalatını bitireceğiz” söyleminin altının boş olduğunu belirten Erhan Adem, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye’nin tarım ve hayvancılık politikalarında yıllardır süregelen plansızlık ve tutarsızlık, bugün bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) ramazan öncesinde piyasa regülasyonu adı altında 40 bin canlı kasaplık hayvan tedarik edeceğini açıklaması, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ithal ete dayalı politikalarından vazgeçmediğini, aksine bu süreci devam ettirdiğini açıkça göstermektedir. Ancak aynı bakanlık, geçtiğimiz aylarda bütçe görüşmelerinde, üç yıl içerisinde et ithalatını tamamen bitireceklerini taahhüt etmiştir. Bu çelişkili yaklaşımlar, hem üreticilerimizi hem de vatandaşlarımızı aldatmaya yönelik bir politikadan başka bir şey değildir. Bugün karşımızda, 2003 yılında dönemin Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin “Et ithalatını Türkiye’nin gündeminden çıkaracağız” açıklamasıyla başlayan bir sürecin aynısını yaşatan bir bakanlık bulunmaktadır. 2025 yılına gelindiğinde hala aynı söylem tekrarlanmakta, “3 yıl içinde ithalat bitecek” denilmektedir. Ancak bu söylemlerin altı boştur. Çünkü görüyoruz ki ithalat bağımlılığı devam ettirilmekte, yurtdışından canlı hayvan tedarik edilmekte ve bu süreçte halkımızın alın teri yerine yandaşlar kazandırılmaktadır. Şunu sormak gerekir: 40 bin canlı hayvan tedariki yaparak mı et ithalatını bitireceksiniz? Yerli üreticilerimizin emeğini, alın terini desteklemek yerine, ithalat politikalarına bağımlılığı artırarak mı bu sorunu çözeceksiniz? Bu politikalar, Türkiye’nin hayvancılık sektörünü güçlü ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak bir yana, daha da bağımlı hale getirmektedir. Üreticimizi desteklemek yerine, ithalat yoluyla birkaç yandaşa rant sağlamaktan başka bir amacınız olmadığını milletimiz açıkça görmektedir. Sayın Bakan İbrahim Yumaklı’nın “üç yıl içinde et ithalatını bitireceğiz” açıklamasının samimiyetsizliği, ESK’nın bu duyurusu ile bir kez daha tescillenmiştir. Planlama yapmadan, yerli üretimi desteklemeden, tarım ve hayvancılığa uzun vadeli bir strateji oluşturmadan yapılan bu açıklamalar, halkımızı aldatma çabalarından ibarettir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hayvancılığın ve tarımın sürdürülebilir bir yapıya kavuşması için üreticimizi destekleyen, ithalat bağımlılığını sona erdiren ve halkımızın sağlıklı, uygun fiyatlı gıdaya ulaşımını sağlayan politikalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu tutarsızlık ve aldatıcı açıklamalarla mücadele edecek, üreticimizin hakkını, alın terini sonuna kadar savunacağız.”

Erhan Adem: “Depremden Kurtulan İnsanlarımızı Zehirlemek Mi İstiyorsunuz?” Haber

Erhan Adem: “Depremden Kurtulan İnsanlarımızı Zehirlemek Mi İstiyorsunuz?”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem’e Hatay ziyaretinde; milletvekilleri Mehmet Güzelmansur, Nermin Yıldırım Kara, Servet Mullaoğlu, önceki dönem milletvekili İsmet Tokdemir, Kadın Kolları İl Başkanı Fedva Çekmecelioğlu, Gençlik Kolları Başkanı Mert Üs, Defne İlçe Başkanı Ozan Öfkeli ve Antakya İlçe Başkanı Ümit Kutlu eşlik etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Hatay’daki temasları ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “2023’te yaşanan yıkıcı depremin ardından Hatay’da temiz suya erişim en temel ihtiyaçlardan biri haline gelmişti. Ancak Afrin Çayı’na karışan kanalizasyon, deprem sonrası zayıflayan altyapıyı daha da tehdit eder hale geldi. Depremin yaralarını sarmaya çalışan Hatay halkı, şimdi de içme suyu kirliliği ile mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Uzun süredir Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde, halk sağlığını tehdit eden korkunç bir çevre kirliliği yaşanıyor. Afrin Çayı’na karışan kanalizasyon atıkları, hem insan sağlığını hem de çevreyi büyük bir felaketin eşiğine getirmiş durumda. Reyhanlı’nın içme suyu ihtiyacını karşılayan derin su kuyularının hemen yanında akan Afrin Çayı, adeta bir zehir kaynağına dönüşmüş durumda. Afrin Çayı’ndan gelen zehirli sular, Mehmetbeyli Mahallesi’nden ve çevredeki beş köyden geçiyor. Bu çayın suyu, bölgede bulunan derin su pompaları ile çekilerek Reyhanlı’ya içme suyu olarak gönderiliyor. Bu durum yalnızca Reyhanlı halkını değil, çevrede yaşayan köy halkını da ciddi bir sağlık riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Kanalizasyonun içme suyuna karışması, kolera ve tifo gibi salgın hastalıkların yayılması için bir zemin oluşturuyor. Bu sorunu çözmeyecekseniz hangi sorunu çözeceksiniz? Bu kadar bedel ödemiş depremzede yurttaşlara daha ne kadar acı çektirmek istiyorsunuz? Afrin Çayı’ndan Reyhanlı’nın musluklarına kadar taşınan bu su, artık içilemez durumda. Afrin Çayı’nın geçtiği Mehmetbeyli Mahallesi ve çevresindeki köylerde yaşayan halk, çayın yaydığı kötü koku ve sudaki renk değişiminden şikâyetçi. Ancak bu durum sadece bir çevre sorunu değil; aynı zamanda ciddi bir halk sağlığı krizi. Kirli suyun içme suyuna karışması, bölgede salgın hastalıkların yayılması için uygun bir zemin hazırlıyor. Çay çevresindeki tarım alanları ve hayvanlar da bu kirlilikten olumsuz etkileniyor. Bir köylü, çaresizliğini şu sözlerle dile getiriyor: ‘Çocuklarımız hasta oluyor, tarlalarımızı bu kirli suyla suluyoruz. Yetkililere defalarca seslendik ama kimse duymadı. Daha ne kadar bekleyeceğiz?’ Reyhanlı halkı, Afrin Çayı’na karışan kanalizasyonun durdurulmasını ve içme suyu kaynaklarının yeniden değerlendirilmesini talep ediyor.” Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimler ve tüm yetkililere çağrıda bulunan Adem, halkın temiz suya erişiminin sağlanması için acil adımlar atılmasını istedi ve “Eğer bu sorun derhal çözülmezse, Hatay depremden kurtulan halkı için yeni bir felaketin eşiğine gelebilir. Halkın sesini duyun ve bu çevre felaketini durdurmak için harekete geçin!” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.