İnsanlarım.
Bizim insanlarımız
mutsuzluğun dibine vurmuş.
Tebessümün sıcaklıgını unutmuş.
İnsanca olan herşey
Bir bir silinmiş hafızalarından.
Birgün, metroyla yolculuk ederken.
Her zamanki gibiydi.
Asık suratlı gergin bakışlı yetişkinler,
Kulaklarındaki kulaklıklarından cazır cuzur sesler gelen veya kendi ses volümleri açık unutulmuş gibi bangır bangır yüksek ses ile konuşan gençlerin, sehir nüfusunun yarısına ulaşan sayılarıyla ve kendi dillerinde ama onlar da gençlerin akımına uymuş ıllaki yükses sesle konuşan suriyeli, afgan ve baska baska ülkelerden gelmiş göçmenlerden oluşan insan
kalabalıkları ile dopdolu ve kimsenin kitap veya gazete okumadığı,
bağırarak konuşmayanların ellerinde
telefonla mesgül olduğu herhangi bir gün. .
Bir ara 2 genç müzisyen bindi metroya
biri gitar calıp, diğerı sarkı söylemeye başladılar. "Adaletin bumu dünya
Ne yar verdin, ne mal dünya.
Kötülerinsin sen dünya
İyileri öldüren dünya...."
İkisinin yeteneği de olağanüstü!
Ama metrodaki yaşam fonksiyonlarını yitirmiş
Öfkeli ve mutsuz insan yığınlarında tık yok
Benim ve belki bir, iki kişinin dışında.
Ben keyifle eşlik ediyorum şarkıya
zaten severek dinlediklerimden.
Aniden, tok, öfkeli bir erkek sesi duyuldu yüksek perdeden.
O ses; sadece bir ses değildi.
O ses; ülkemin karanlığının
Yüksek desibel sese bürünmüşü, mutsuzluğunun sesi idi. " ne bağırıp duruyorsunuz, sizi dınlemek zorundamıyız be! Birde komünistin sarkısını söylüyorlar utanmadan, bağırıp durmayın, kapatın çenenizi,
çalma! sende sus söyleyıp durma! " dedi.
Ben de tam o an'da alkışlamaya başladım gençleri. Dinleyen bir-iki kişi de öyle. "gençler harikasınız çok teşekkürler " dedim.
Birazcık da bahşiş bırakıverdim uzattıkları gitarın kılıfına.
Ben mutlu oldum, içimi enerjı ve neşeyle
Doldurdu, yüzüme gülümseme yerleştirdi. 'Bir vagon dolusu mutsuza rağmen.'
Keske metroda, otobusde sürekli müzik çalsalar.
Ve hatta: müzik yapıp 3-5 krş bahşişle harçlık toplamaya çalışan öğrenci gencleri maaşa bağlasalar. " metro müzisyenleri" olarak iş sektörü açıp müziğe sevdalı yetenekli gençlere okul harici, iş sağlasalar.
Okul saatleri dışında, düzenli olarak metro başlangıç-bitiş saatlerine göre
vardiyalı çalışsalar.
Gençler müzikleriyle ruhumuza mutluluk ve yaşam enerjisi enjekte etseler.
Hem eğitimlerini boyunca düzenli para kazansalar, hem sanat yapsalar.
Belki; mutsuzluk ve öfke saçan yüzler zamanla müziğin güzelliğine alışır,
yüzleri ve ruhları yumuşar.
Sanatın iyileştiriciliği ve insanlaştırıcılığı
güçlüdür.
Unutmadan ;
her şarkının sonunda
mutlaka alkışlama mecburiyeti getirilmeli.
Böylece gençlerin de motivasyonu düşmesin.
insanların heveslerini kursağında kalmasın.
Ben şahsen: müziğin, sanatın, hoşgörünün, sevginin ve gülümsemenin
Olduğu her işe varım.
Ey ülkeyi yönetenler:
Bu dediklerimi dikkate alın,
Mis gibi iş sektörü buldum size.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yıldız ZWEZDA
Mutsuzluğun dibindeki insanlarım
İnsanlarım.
Bizim insanlarımız
mutsuzluğun dibine vurmuş.
Tebessümün sıcaklıgını unutmuş.
İnsanca olan herşey
Bir bir silinmiş hafızalarından.
Birgün, metroyla yolculuk ederken.
Her zamanki gibiydi.
Asık suratlı gergin bakışlı yetişkinler,
Kulaklarındaki kulaklıklarından cazır cuzur sesler gelen veya kendi ses volümleri açık unutulmuş gibi bangır bangır yüksek ses ile konuşan gençlerin, sehir nüfusunun yarısına ulaşan sayılarıyla ve kendi dillerinde ama onlar da gençlerin akımına uymuş ıllaki yükses sesle konuşan suriyeli, afgan ve baska baska ülkelerden gelmiş göçmenlerden oluşan insan
kalabalıkları ile dopdolu ve kimsenin kitap veya gazete okumadığı,
bağırarak konuşmayanların ellerinde
telefonla mesgül olduğu herhangi bir gün. .
Bir ara 2 genç müzisyen bindi metroya
biri gitar calıp, diğerı sarkı söylemeye başladılar.
"Adaletin bumu dünya
Ne yar verdin, ne mal dünya.
Kötülerinsin sen dünya
İyileri öldüren dünya...."
İkisinin yeteneği de olağanüstü!
Ama metrodaki yaşam fonksiyonlarını yitirmiş
Öfkeli ve mutsuz insan yığınlarında tık yok
Benim ve belki bir, iki kişinin dışında.
Ben keyifle eşlik ediyorum şarkıya
zaten severek dinlediklerimden.
Aniden, tok, öfkeli bir erkek sesi duyuldu yüksek perdeden.
O ses; sadece bir ses değildi.
O ses; ülkemin karanlığının
Yüksek desibel sese bürünmüşü, mutsuzluğunun sesi idi.
" ne bağırıp duruyorsunuz, sizi dınlemek zorundamıyız be! Birde komünistin sarkısını söylüyorlar utanmadan, bağırıp durmayın, kapatın çenenizi,
çalma! sende sus söyleyıp durma! " dedi.
Ben de tam o an'da alkışlamaya başladım gençleri. Dinleyen bir-iki kişi de öyle.
"gençler harikasınız çok teşekkürler " dedim.
Birazcık da bahşiş bırakıverdim uzattıkları gitarın kılıfına.
Ben mutlu oldum, içimi enerjı ve neşeyle
Doldurdu, yüzüme gülümseme yerleştirdi.
'Bir vagon dolusu mutsuza rağmen.'
Keske metroda, otobusde sürekli müzik çalsalar.
Ve hatta: müzik yapıp 3-5 krş bahşişle harçlık toplamaya çalışan öğrenci gencleri maaşa bağlasalar.
" metro müzisyenleri" olarak iş sektörü açıp müziğe sevdalı yetenekli gençlere okul harici, iş sağlasalar.
Okul saatleri dışında, düzenli olarak metro başlangıç-bitiş saatlerine göre
vardiyalı çalışsalar.
Gençler müzikleriyle ruhumuza mutluluk ve yaşam enerjisi enjekte etseler.
Hem eğitimlerini boyunca düzenli para kazansalar, hem sanat yapsalar.
Belki; mutsuzluk ve öfke saçan yüzler zamanla müziğin güzelliğine alışır,
yüzleri ve ruhları yumuşar.
Sanatın iyileştiriciliği ve insanlaştırıcılığı
güçlüdür.
Unutmadan ;
her şarkının sonunda
mutlaka alkışlama mecburiyeti getirilmeli.
Böylece gençlerin de motivasyonu düşmesin.
insanların heveslerini kursağında kalmasın.
Ben şahsen: müziğin, sanatın, hoşgörünün, sevginin ve gülümsemenin
Olduğu her işe varım.
Ey ülkeyi yönetenler:
Bu dediklerimi dikkate alın,
Mis gibi iş sektörü buldum size.