Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Dünyada ve Türkiye’de ilk kadın hareketleri

Yazının Giriş Tarihi: 24.04.2025 14:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.04.2025 14:42

25 Kasım kadın hakları günü

Kadın hareketi tarihi modern dünyanın tarihiyle yakın bir ilişki içindedir.

Başta İngiltere olmak üzere gelişmiş sanayi ülkelerinde kadın hareketinin ortaya çıkmasına yol açan temel neden kamusal alanın kadından bağımsız olarak erkek merkezli şekilde teşekkül etmesi olmuştu.

Özel alandaki aktivitelerin kamusal yaşam alanına taşınmasıyla birlikte kadınlar büyük ölçüde sosyal hayattan kopar duruma gelmişlerdi.

Batıda kadın hareketi hem erkek merkezli sanayi toplumunda kadına yer açmak, hem de yeni toplumun siyasal yapısını belirlemeye çalışan siyasal düşünürlere reaksiyon olarak gelişmiştir.

Çekirdeği on yedinci yüzyılda İngiltere’de atılmış olan kadın hareketinin en temel talebi kadının erkeğe ait olan kamusal yaşam alanında yer almaktı.

Kadının ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşam alanlarında yer almasını sağlamak üzere gelişen kadın hareketi, kadın hareketi tarihinde “birinci dalgayı” oluşturur.

Birinci dalga kadın hareketinin temel referansı erkekti.

Temel hedef erkekle aynı statü ve imkanlara kavuşmaktı. İkinci dalga kadın hareketinin çabaları kadınlardan oluşan “dişi bir kamusal” yaşam oluşturma şeklinde özetlenebilir.

Batıdaki kadın hareketi içinde 1980’lerden sonra “üçüncü dalga” diyebileceğimiz yeni bir kadın hareketi dalgası yükselmeye başladı.

Kadınlığı yücelten bu hareket, “kadınlıkla” “insanlık” arasındaki ilişkiye dikkat çekerek kadınlığın barındırdığı üstün değerleri insanlığa kazandırma amacına yönelmiştir.

Kadın hareketi tarihine Batı örneğinden hareketle baktığımızda kadınlığın artık farklı bir kimliğin kaynağı olarak kabul edildiği bir noktaya geldiğimizi görmekteyiz.

Hatta daha da ileri gidilerek felsefe, edebiyat, kültür, eğitim, dini yorum gibi entelektüel etkinlikleri yeniden üreterek kadınlıktan kaynaklanan pozitif değerleri insanlığa kazandırmanın gereği üzerinde durulmaktadır.

Batı toplumlarında kadın hareketinin gelmiş bulunduğu bu entelektüel noktanın yanında, kadınların bu toplumların hayatında önemli bir sosyal unsur haline gelebildiklerini de görmekteyiz.

Üniversitelerde açılan sayısız kadın bölümleri, kadın eserleri kütüphaneleri, kadın müzeleri, kadın kitapevleri gibi etkinlik alanlarına ilave olarak yasal mevzuatın patriarkal değerlerden soyutlanması sürecine girmesi sonucunda Batılı toplumlardaki geleneksel patriarkal kültürün önemli bir erozyon yaşadığını iddia etmek fazla abartılı olmayacaktır.

Türkiye’de de kadınların kamusal hayatla bütünleşme tarihini aşağı yukarı on sekizinci yüzyıldan itibaren başlatmak mümkündür.

Geleneksel-kapalı kamusal alandan modern-açık kamusal alana geçişte iki şey belirgin rol oynamaktaydı.

Bunlardan birincisi dini cemaatlerin etrafındaki duvarların kalkması, böylece değişik dinden insanların gettolarını aşarak bir araya gelmesi.

Kadın hareketinin birinci evresi Osmanlı’nın dünya ekonomisinin gerisine iyice düştüğü, dolayısıyla tek merkezli kamusal yaşam alanının şekillenmeye başladığı on yedinci yüzyıldan Birinci Meşrutiyetin ilan edildiği dönemlere kadar devam eden süre içinde gelişmiştir.

Osmanlı’da kadınların külliyelerin, medreselerin ve camilerin yapımında önemli bir katkısının olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Ancak sosyal hayata eser kazandıran bu kadınların daha çok yönetici sınıf kadınları olduğunu biliyoruz.

Yükselmekte olan dünya ekonomisine entegre olan Osmanlı’da gelişen tek merkezli kamusal alanda yönetici sınıf kadınlarının yanı sıra varlıklı kesim kadınları da boy göstermeye başlamışlardı.

Kadın hareketinin birinci evresini oluşturan bu dönemde devletin bu hareket karşısındaki reaksiyonu iki aşamalı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Birinci aşama yasaklama aşamasıdır.

On yedi ve on sekizinci yüzyılda kadınların kıyafetini düzenleyen, onların sokakta, çarşıda, pazarda nasıl hareket edeceklerini uzun uzadıya beyan eden fermanlar yayınlanmıştır.

Bu fermanlarda kadınların hangi mevkilere gidebilecekleri, nerelerde piknik yapacakları, hangi renkten ve hangi boyda feraceler giyebilecekleri açıkça yazılıydı.

Fermanların çoğu, irat edilen emirlere uymayan kadınların ya da bunlara yardımcı olacak erkeklerin taşraya sürüleceği ifadesiyle bitmekteydi.Devam edecek…

Bu hafta sizlere Gazeteci-Yazar arkadaşım sevgili Nevşin Mengü’nün 2017 Yılında Everest Yayınlarından çıkan ‘’ İnsanın düşünmekten canı yanar mı ‘’ Adlı kitabını öneririm. Saygılarımla.

5 yıl oldu: Gülistan doku nerede…!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.