Olan ve olması gereken veya daha doğrusu olması beklenen. İnsanı en çok yoran bu düşüncelerinin yarattığı maskelerdir. Yani bir diğer ifadeyle rolleri.
İnsan en büyük mücadelesini kendi düşüncelerinde yine kendi düşüncelerine karşı verir. Kendin için yahut kendi adına düşünmek, ister misin istemez misin, yapar mısın yapmaz mısın ???!!! O bunu istiyor, onun için yapmalıyım, onun için gitmeliyim veya gelmeliyim değil ben istiyor muyum, gelmeliyim, gitmeliyim gibi. Başkaları için yaşadığımız bir ömürde sadece kendimiz için ölebiliyorken ve gerçeğin ta kendisi bu iken neden o zaman gerçek olmayanı yaşamak?!!! Neyin korkusuyla koskoca ömrü bize ait olmayanlara harcayıp ölümün geleceğini unutabilecek kadar kapılıyoruz bu düşünce denizine...
Ne kadar acıdır ki gerçek sevgiyi ancak ölümle beraber yeşertebiliyoruz başka kalplerde kendimize dair. Ama biz belki de ilk defa bu gerçekle tanışabilecekken yitip gitmiş oluyoruz. Korkulması gereken ölümün bizatihi kendisi değil, bu gerçeği inkardır. Bu inkar olabilecek tüm güzellikleri sert bir zırh gibi bizden uzak tutar. Bir kabuk gibi adeta. Bu kabuk olman gerekenin tohumlarıdır ve bu tohumların her biri kendini toprak misali bedenine ektikçe daha da boğmaya başlar ve en sonunda ölüm bir nefes gibi gelip sana aslında gerçeğine ulaşabilmek adına can olur. O yüzden son değil başlangıçtır. Korku değil bilakis umuttur ve bu umut sevgiye açılan yegane kapıdır...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Gürkan VEZİROĞLU
Biz Kimiz?
Olan ve olması gereken veya daha doğrusu olması beklenen. İnsanı en çok yoran bu düşüncelerinin yarattığı maskelerdir. Yani bir diğer ifadeyle rolleri.
İnsan en büyük mücadelesini kendi düşüncelerinde yine kendi düşüncelerine karşı verir. Kendin için yahut kendi adına düşünmek, ister misin istemez misin, yapar mısın yapmaz mısın ???!!! O bunu istiyor, onun için yapmalıyım, onun için gitmeliyim veya gelmeliyim değil ben istiyor muyum, gelmeliyim, gitmeliyim gibi. Başkaları için yaşadığımız bir ömürde sadece kendimiz için ölebiliyorken ve gerçeğin ta kendisi bu iken neden o zaman gerçek olmayanı yaşamak?!!! Neyin korkusuyla koskoca ömrü bize ait olmayanlara harcayıp ölümün geleceğini unutabilecek kadar kapılıyoruz bu düşünce denizine...
Ne kadar acıdır ki gerçek sevgiyi ancak ölümle beraber yeşertebiliyoruz başka kalplerde kendimize dair. Ama biz belki de ilk defa bu gerçekle tanışabilecekken yitip gitmiş oluyoruz. Korkulması gereken ölümün bizatihi kendisi değil, bu gerçeği inkardır. Bu inkar olabilecek tüm güzellikleri sert bir zırh gibi bizden uzak tutar. Bir kabuk gibi adeta. Bu kabuk olman gerekenin tohumlarıdır ve bu tohumların her biri kendini toprak misali bedenine ektikçe daha da boğmaya başlar ve en sonunda ölüm bir nefes gibi gelip sana aslında gerçeğine ulaşabilmek adına can olur. O yüzden son değil başlangıçtır. Korku değil bilakis umuttur ve bu umut sevgiye açılan yegane kapıdır...