Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Özgür Özel

haberalmedya - Özgür Özel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Özgür Özel haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’tan kurultaydeğerlendirmesi: ‘‘Şimdi iktidar zamanı!’’ Haber

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’tan kurultaydeğerlendirmesi: ‘‘Şimdi iktidar zamanı!’’

CHP'nin 39. Olağan Kurultayı sonrasında, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş çeşitli değerlendirmelerde bulundu. CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, kurultayın ardından bir mesaj yayınladı. Yeşiltaş, kurultayın parti ve ülke için hayırlı olmasını diledi. Ülkenin dört bir yanından katılımcıların coşkusunu tüm toplumla buluşturmaya kararlı olduklarını belirterek, "CHP yalnızca muhalefet değil; Türkiye'yi geleceğe taşıyacak vizyonuyla önümüzdedir" dedi. Yeşiltaş, Kurultayı basit bir seçimden ziyade partinin geleceğini şekillendiren bir dönemeç olarak değerlendirdiklerini aktararak, "Genel Başkanımız Özgür Özel'in delegelerden aldığı destek sadece güven tazelemeye değil, cesur ve kararlı bir siyasal mücadelenin açık beyanıdır." ifadelerini kullandı. YENİ PROGRAM, TÜRKİYE İÇİN YENİDEN YAPILANMA PLANI Parti programı üzerine geniş değerlendirmelerde bulunan Yeşiltaş şöyle dedi: “Ülkemizin ekonomik krizi, adalet sorunu ve liyakat eksikliği, kötü yönetimin doğal bir sonucudur. Bu durumu aşmak için hazırlanan yeni parti programımız, Türkiye için yapılacakların planıdır. Demokrasi, yönetim ve adalet ilkelerimiz, hukuk önünde herkesin eşit olduğu bir düzen vizyonumuzu temsil etmektedir. Yönetim reformu vizyonumuz, devleti şeffaf ve hesap verebilir yapmayı hedeflemektedir. “Ekonomi vizyonumuz, Türkiye'de büyümenin adil olarak dağıtılmasına yöneliktir. Sanayiden tarıma, teknoloji yatırımlarına dek her alanda bilimsel ve sürdürülebilir bir gelişme planlanmaktadır. Türkiye'nin çıkışı buradadır. “Sosyal devlet yaklaşımımız, yoksulluğu önlemeye, çocukların açlığına devletin çözüm bulmasına ve insana yakışır bir yaşam için adil bir düzen kurmaya odaklanmaktadır. Bu program, kimseyi geride bırakmayan bir refah devletini esas alır.” ''GELECEK VİZYONUMUZ'' Parti Meclisi’ne mesajlar ileten Yeşiltaş, "Bursa Milletvekilimiz Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Canan Taşer ve Yüksek Disiplin Kurulu’na seçilen Yasemin Reçber’e ve tüm çalışma arkadaşlarımıza başarılar diliyorum. Parti Meclisi’nin genişlemesi, gençlik ve kadın kotasının güçlenmesi, partimizin daha demokratik ve kapsayıcı bir yapıya büründüğünü göstermektedir. Bu yenilik, partimizin toplumsal desteğini artıracak ve iktidara yürüyüşümüzde bizi daha güçlü kılacaktır. Kurultayımız birlik içinde geçti, enerjimizi ülkenin sorunlarına çözüme yönelttik. Artık Türkiye'nin geleceğine talibiz.” dedi. BURSA MESAJI “Bursa, Türkiye’nin üretim merkezi; işçileri, sanayicileri, çiftçileri ve esnaflarıyla ülkenin bel kemiğidir. Partimizin yeni kalkınma politikası Bursa için büyük bir fırsat sunmaktadır. Bu fırsatı yerel politikalarımızla ve iktidarın projeleriyle birleştirip, Bursa’yı Türkiye’nin örnek şehirlerinden biri yapacağız.” şeklinde konuştu. Yeşiltaş açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Bursa’da her alanda insanlarımızla bir araya geleceğiz. İnsanlarımızın sorunlarını, geçim sıkıntılarını, çocuklarının beslenme sorunlarını, barınma krizlerini göz ardı etmeyeceğiz. Hapiste tutulan Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu ve tüm arkadaşlarımız için adalet mücadelemizi büyüteceğiz. CHP, masa başında değil, halkın içinde siyaset yapan bir oluşumdur. Adalet ve eşitlik mücadelesini büyüteceğiz. Bursa’dan yükselen kararlılıkla, Türkiye’nin dört bir yanındaki gücümüzle ve gençlerimizin enerjisiyle iktidarı kuracağız. Ülkemize hak ettiği demokrasiyi, adalet ve refahı yeniden getireceğiz. Biz hazırız; Türkiye de hazır.”

Özgür Özel'in listesi firesiz onay aldı; Bursa'dan 3 isim Haber

Özgür Özel'in listesi firesiz onay aldı; Bursa'dan 3 isim

CHP’nin 39’uncu Olağan Kurultayı’nın son günü olan üçüncü gününde, “Şimdi İktidar Zamanı” sloganıyla düzenlenen kongrede, Parti Meclisi (PM), Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) ve Bilim Kültür Sanat Platformu (BKSP) için seçimler gerçekleştirildi. Yarışa tek aday olarak katılan ve kullanılan tüm oyları alarak toplam bin 333 oyla partinin tarihindeki en yüksek oyu toplayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in anahtar listesi, eksiksiz bir şekilde kabul gördü. Özel'in listesinden Bursa'dan 3 isim yer almakta. Önceki dönemde PM'de görev alan Nurhayat Altaca Kayışoğlu ve Canan Taşer yeniden PM'de bulunacak. Avukat Yasemin Reçber ise Yüksek Disiplin Kurulu'nda görev alacak. Yeni Parti Meclisi adayları şöyle: Özel’in anahtar listesinde yer alan PM adayları arasında; Süreyya Öneş Derici, Barış Övgün, Turgay Özcan, Suat Özçağdaş, Tuğçe Hilal Özkan, Engin Özkoç, Uygar Parçal, Evrim Rızvanoğlu, Selin Sayek Böke, Baran Seyhan, Polat Şaroğlu, Bihlun Tamaylıgil, Namık Tan, Mahmut Tanal, Mustafa Sezgin Tanrıkulu, Gamze Taşcier, Canan Taşer, Melisa Uğraş, Mehmet Salih Uzun, Pınar Uzun Okakın, İsmail Atakan Ünver, Ozan Varal, Mehmet Necati Yağcı, Deniz Yavuzyılmaz, Emre Yılmaz, Deniz Yücel, Mahir Yüksel, Gökan Zeybek, Erhan Adem, Zeliha Aksaz Şahbaz, Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Cavit Arı, Ednan Arslan, Baki Aydöner, Ensar Aytekin, Yankı Bağcıoğlu, Murat Bakan, Saniye Barut, Ozan Bingöl, Burhanettin Bulut, İlhan Cihaner, Sercan Çıggın, M. Gül Çiftci Binici, Cansel Çiftçi, Nihat Dağ, Gülşah Deniz Atalar, Bedirhan Berk Doğru, Zeynel Emre, Hikmet Erbilgin, Bahattin Bahadır Erdem, Asiye Ergül, Ali Abbas Ertürk, Ali Gökçek, Gökçe Gökçen, Kübra Gökdemir, Volkan Memduh Gültekin, Elif Leyla Gümüş, Nazan Güneysu, Ozan Işık, Uğurcan Irak, Özgür Karabat, Ulaş Karasu, Yalçın Karatepe, Ecevit Keleş, Sevgi Kılıç, Berk Kılıç, Sinem Kırçiçek, Önder Kurnaz, Burcu Mazıcıoğlu ve Aylin Nazlıaka bulunmaktadır. Yüksek Disiplin Kurulu YDK listesinde ise Turan Taşkın Özer, Yasemin Reçber, Aliye Tımisi Ersever, Hümeyra Akkuş Sandıkcı, Ayça Akpek Şenay, Erbil Aydınlık, Süleyman Bülbül, Oğuzhan Cenan, Aliye Coşar, Deniz Çakır, Aysemin Gülmez, Remzi Kazmaz, Erdoğan Kılıç, Mesut Kırşanlı ve Ali Narin isimleri bulunmaktadır. Bilim Kültür Sanat Platformu Bilim Kültür Sanat Platformu anahtar listesinde ise Serkan Özcan, Şule Özsoy Boyunsuz, Kerim Rota, Tolga Sağ, Ömer Kaya Türkmen, Emine Uçak Erdoğan, Oya Ünlü Kızıl, Murat Arslan, Güldem Atabay ve Emre Kartaloğlu yer aldı.

Başkan Bozbey'den trollere karşı çağrı: Üyelerimiz sessiz kalmamalı Haber

Başkan Bozbey'den trollere karşı çağrı: Üyelerimiz sessiz kalmamalı

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey şunları ifade etti: "CHP, zor zamanların ve hareketli dönemlerin partisidir. Hem kurtuluşun hem de kuruluşun partisidir. CHP, dünyada var olan en eski siyasi parti olma özelliği taşır. Parti içindeki demokrasi kültürümüz, bizim asıl gücümüzdür. Tarih bizden tekrar bir görev bekliyor. 1923'te bağımsızlık ve cumhuriyetin kuruluşu söz konusuydu. Bugün gençlerimize ve geleceğimize karşı büyük bir sorumluluğumuz var. İktidar yolunun zorlu olacağını biliyoruz, ama her türlü zorluğa karşı hazırlıklıyız. Değişim kurultayının ardından gelen 31 Mart seçimleri bize büyük bir sorumluluk yükledi. Örgütümüze çok teşekkür ediyoruz. Bursa'da kazandığımız başarı için Genel Başkanımız Özgür Özel'e, Nihat Yeşiltaş ve ekibine, kadın kollarımıza, gençlik kollarımıza ve tüm örgütümüze teşekkür ederim. Halkçı belediyeciliği sürdürmek için birlik zamanı. İktidarımız ancak bu şekilde devam edebilir. Örgüt ile danışma kurul toplantıları yerine partimizi ve milletvekillerimizi, belediye başkanlarımızı kamuoyu önünde tartışmak, partimize zarar vermektir. Bugün burada tüm bu meseleleri geride bırakmak istiyoruz. Daha güçlü olmak zorundayız ve bu gücü sokaklara yansıtmak zorundayız. Bu mesele demokrasi ve adalet meselesidir. Tüm negatiflikleri geride bırakarak birlik olduğumuzu kanıtlamak zorundayız. Sosyal medyanın da önemli bir mücadele alanı olduğunu unutmamalıyız. Bizimle yarışmaya çalışanlar, halkın gözünde itibar kazanamayınca, sosyal medyada iftira kampanyalarına ve yalanlara başvuruyorlar. Bursa'da yaklaşık 55 bin üyemiz var. 30 bini sosyal medyada aktif. Belediyelerimizin ve genel merkezimizin gerçekleştirdiği projeler sosyal medyada paylaşılmakta. 35 bin üyemizin bu yalancı ve trol ordusuna karşı mücadele etmesi gerekiyor. Çünkü troller yalan ve iftiralarla ortamda bulunuyorlar. Şantajcı ve iftiracılara karşı üyelerimiz sessiz kalmamalı. Eğer bir olacaksak, tüm üyelerimiz duyarlı olmalı. Belediye başkanlarıma kimsenin söz söyleme hakkı yoktur. Biz şantajcıların karşısında duruyoruz ve durmaya da devam edeceğiz. Bursa'nın huzurlu ve mutlu bir şehirde yaşaması için gece gündüz mücadele ederken, Bursalılara yalan söyleyenlere karşı tüm üyelerimizin de mücadele etmesini bekliyoruz. Bu mücadele sadece bizim için değil, Türkiye'nin geleceği içindir. Yarın suyla ilgili gerçekleri açıklayacağım. Bursalılara şeffaf bir yönetim sözü verdik ve bu şekilde devam edeceğiz. Yalan, iftira ve şantajla işimiz olmaz. Bursa'da işsizlik artmış olabilir. Geçmiş yönetimlerden kalan borç yüküne rağmen hizmetlerimizi sürdürüyoruz. Birçok projeyi geliştiriyoruz. Bunca yıl bu kentte su sorununa yönelik somut çözümler üretilmemiş. Uzun yıllardır beklenen kuraklık konusunda önlem alınmamış. Ben Özlüce'liyim. Arıtma tesisi köyden sadece 250 metre uzaklıkta. Fakat köyün kanalizasyonu Ayvalı Dere'ye akıyor. Bu bir utanç kaynağı. Hikaye anlatıyorlar, ancak bunu yapmaya hakları yok. Özlüce'nin sınırındaki arıtmaya bağlanmamış. Neyin yönetildiğinden haberdar değilsiniz. Artık Bursalıların sorunlarını dert edinen bir yönetim var. Bu şehrin insanları asla umutsuzluğa boyun eğmez. Bursa'nın kaynaklarını sorumsuzca tüketen eski yönetimlerin tersine, halka destek veren şeffaf bir yönetim tarzı benimsiyoruz. Bizim belediyecilik anlayışımız yalnızca altyapı ile değil, insanların dertleriyle de ilgili olmayı kapsamaktadır. Şantajcıların uydurdukları iftiralar, hukuk önünde hesap verecektir. İftiralara asla boyun eğmeyeceğiz. Belediyelerimizin resmi sosyal medya kanallarını takip edin. Resmi bir açıklaması olmayan iddialara karşı dikkatli olun. Karalama kampanyalarına karşı dikkatli ve birlik içinde olmamız gerek. Bizim davamız adalet, özgürlük ve cumhuriyet davasıdır. Nihat Yeşiltaş'a içten teşekkür ederim. Yolu açık olsun, başarıları daim olsun. Eğer insanlarımız umutsuzsa, o umudu canlandırmak bizim sorumluluğumuzdur."

Özgür Özel'in erken seçim çağrısına Erdoğan'dan net mesaj Haber

Özgür Özel'in erken seçim çağrısına Erdoğan'dan net mesaj

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Grup Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in uzun süredir ifade ettiği ve dünkü son grup toplantısında da, "Ve Erdoğan denen tek kişisi, yüzde 29.2 oyla seni orada oturtmam. Sadece Erdoğan’ın gördüğü bilinmez bir ankette AK Parti’ymiş birinci parti. O zaman Erdoğan’ın kalmadı derdi. Hodri meydan. 2 Kasım’da getir bakalım seçimi. Hodri meydan, hodri meydan" erken seçim çağrısına yanıt verdi. Erdoğan, seçimlerin 2028'te yani olağan takvimde olacağını söyledi. Erdoğan, Özgür Özel'in yüzde 29 oy oranı sözlerine de, "Millet en son seçimde bize yüzde 52,18 ile ülkeyi 5 yıl yönetme görevi verdi. Allah'ın izniyle bu süreyi sonuna kadar kullanacağız" sözleri ile yanıt verdi. Erdoğan, ana muhalefetin erken seçim çağrısına da şu tepkiyi gösterdi: "Cumhuriyet de bir kurallar ve kurumlar rejimidir. Şayet cumhuriyeti ve demokrasiyi hukuk önünde hesap veren hırsızlarınızı milletvekili yapıp yargıdan kaçırma projesine dönüştürmek istiyorsanız, hiç kusura bakmayın." Erdoğan'ın konuşması da şöyle: "MİLLETİN BÖYLE BİR GÜNDEMİ YOK" Dikkatimi çekti. CHP'nin başındaki zat bir süredir sandık da sandık deyip duruyor. Bu ülkede CHP'nin demokrasiye sapladığı hançerler dışında sandık daima milletin ve siyasetçinin baş tacı olmuştur.Oysa şunu kendisine bir kere daha hatırlatıyorum. Anayasa ve seçim kanunu değişmediğine göre Cumhurbaşkanı ve milletvekilliği seçimi 2028 yılında mahalli idareler seçimleri 2029 yılında yapılacakBay Özgür. Takvimde parmağını rastgele bir pazar gününe bastırıp şu tarihte seçim yapılsın demek sizin kendi hayaliniz olabilir.Milletin böyle bir gündemi yok. Millet en son seçimde bize yüzde 52,18 ile ülkeyi 5 yıl yönetme görevi verdi. Allah'ın izniyle bu süreyi sonuna kadar kullanacağız.Dolayısıyla bu zatın şu anda hangi sandıktan, hangi seçimden bahsettiğini bilmiyoruz. Bunlar sandığı kendi iç mücadelelerinde sergiledikleri tiyatronun bir aksesuarı sanıyorlar. "SANDIK NAMUSTUR"Halbuki unutma. Sandık namustur. Cumhuriyet de bir kurallar ve kurumlar rejimidir. Şayet cumhuriyeti ve demokrasiyi hukuk önünde hesap veren hırsızlarınızı milletvekili yapıp yargıdan kaçırma projesine dönüştürmek istiyorsanız, hiç kusura bakmayın.Millet buna asla müsaade etmez. Değerli kardeşlerim, ekranları başında bizi izleyen milletim, cezaevlerinden meclise tünel kazma işi siyasetin işi değildir.Dünyada iktidarı şarlatanlara, hırsızlara, şaklabanlara teslim eden ülkelerin akıbetlerini görüyorsunuz. Hepsi de hem geçmişin birikimlerinden oldular, hem geleceklerini belirsizliğe sürüklediler. Hem de çok ağır bedeller ödeyip, acılar çektiler.Açık konuşmak gerekirse bu küresel bir projedir. Türkiye'nin son 10-12 yılda başına gelenlerin gerisindeki amaç hep buydu. Bu proje çerçevesinde dünyanın pek çok yerinde hayata geçirilen sözde devrimleri ve arkasından yaşanan felaketleri hep birlikte takip ettik.Hamdolsun, milletimizle birlikte gerektiğinde canımızı ortaya koyma pahasına mücadele ettik ve ülkemizin de aynı duruma düşürülmesine rıza göstermedik. Bundan sonra da göstermeyeceğiz.Bugüne kadar maruz kaldığımız tüm tehdit ve saldırılarda milletimizle kol kola, yürek yüreğe verip birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, Türkiye yüzyılı vizyonumuza sahip çıktık. "MEŞUM PROJEYİ DE SAHİPLERİNİN BAŞINA ÇALACAĞIZ" CHP üzerinden yürütülmeye çalışılan bu son meşum projeyi de sahiplerinin başına çalacağız. Değerli kardeşlerim, bölgemiz başta olmak üzere tüm dünyada önceliklerin hızla değiştiği bir dönemden geçiyoruz.Daha düne kadar para harcamanın gereksiz görüldüğü güvenlik ihtiyaçları artık önceliklerin en başında geliyor. Hamdolsun, biz bu alana 20 yılı aşkın süredir yaptığımız yatırımlar sayesinde kendimizi çoğu ülkeden daha güvenli, daha emniyetli hissediyoruz.Ama pek çok ülke panik halinde hem mevcut durumunu sorguluyor hem de bir çıkış yolu arıyor. Bir diğer önemli sorun alanı ekonomidirAslında önümüzde Gezi olaylarında ilk ipuçlarını gördüğümüz, FETÖ kumpaslarıyla daha da şekillenen, 15 Temmuz darbe girişimiyle cüretini artıran Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişimizle azgınlaşan, Covid-19 küresel kriziyle iyice ağırlaşan, 2023 seçimlerinin sonuçlarıyla artık taktik değiştiren oldukça karmaşık bir siyasi ve ekonomik Türkiye fotoğrafı var.Ülkemizde son 10-15 yıldır yaşanan her siyasi operasyona, her kaos ve darbe girişimine, her uluslararası muhasara teşebbüsüne mutlaka ekonomik saldırılar da eşlik etmiştir. Gece yarısı toplanan ekiplerle Uzakdoğu piyasaları üzerinden başlatılıp genişletilen finansal saldırıların gerisindeki senaryoları gayet iyi biliyoruz.Hiçbir geçerli sebep olmadığı halde dövizden tahvile, tüm araçlar kullanılarak oluşturulan kargaşa ortamlarının neyi amaçladığını da gayet iyi biliyoruz. Biz tüm bu oyunları en az maliyetli ve asıl hedeflerimizden uzaklaşmadan bozacak tedbirleri aldık, programları hayata geçirdik. Elbette bu arada terör gibi, deprem gibi ağır maliyeti olan pek çok hadise de yaşadık. "İSTANBUL MERKEZLİ RÜŞVET ÇARKININ MALİYETİ ON MİLYARLARCA DOLAR" Sadece 6 Şubat depremlerinin maliyeti unutmayın.100 milyar doların üzerindedir. Bu vesileyle şöyle basit bir hesabı da dikkatlerinize getirmek istiyorum. İstanbul merkezli başlayan ve zamanla genişleyen hırsızlık, haraç rüşvet çarkının mali büyüklüğünün on milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor. CHP'nin ülkeye yaşattığı felaketin, milletin sırtına bindirdiği yükün, Türk ekonomisine ödettiği ilave faturanın büyüklüğünü varın siz hesaplayın. Yargının hesap sorarken parti ayrımı yapmadığından da emin olabilirsiniz.Milletin emanetini devraldığımız 1994'ten beri bu konuda daima tavizsiz bir duruş sergiledik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Bir defa şunun çok net bilinmesini isterim. Her kim milletin kesesine, devletin kasasına el uzatıyorsa Tayyip Erdoğan'dan beridir, AK Parti'den beridir.Her kim rüşvet alıyorsa, haksız kazanç sağlıyorsa Tayyip Erdoğan'dan beridir, AK Parti'den ve bu davadan beridir. AK Parti'nin CHP'yi sarmaşık gibi saran rüşvetle, yolsuzlukla, hırsızlıkla işi olmaz. Bunlarla da işi olanla da işi asla olmaz. Bizim için her zaman öncelikli olan milletimizin hakkıdır, emanetidir, yetimin, öksüzün, fakir fukaranın hakkının olduğu beytülmalin korunmasıdır. Bu konuda kimsenin gözünün yaşına bakmadık, bundan sonra da bakmayız.

Özgür Özel’e saldırı davası ertelendi! Haber

Özgür Özel’e saldırı davası ertelendi!

Sırrı Süreyya Önder için Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen anma töreninin ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yumruklu saldırıda bulunan Selçuk Tengioğlu’nun yargılandığı dava 7 Ağustos’a ertelendi. Saldırgan Tengioğlu’nun tutukluluğunun devamına hükmedildi. 4,5 YILA KADAR HAPİS CEZASI TALEP EDİLİYOR CHP lideri Özgür Özel’e, Sırrı Sürreyya Önder’in cenaze töreninin ardından AKM'nin önünde saldıran Selçuk Tengioğlu bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Tengioğlu’nun tutukluluk halinin devamına karar verilirken Tengioğlu hakkında 4,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. "KIZGINLIĞIM HALEN DEVAM ETMEKTEDİR" Selçuk Tengioğlu'na Emniyet'teki ifadesi soruştu. Tengioğlu'nun mahkeme salonunda yaptığı savunmada "Benim kolluktaki ifadem doğrudur. Ben olay günü AKM önünde Özgür Özel'i gördüğümde kendisinin cumhurbaşkanına savcılarına askerlerine polislerine tehditvari konuşmaları olduğu için bir an duygusal davrandım ve kendimi kaybederek yüzüne bir tokat ettim. Kızgınlığım hala devam etmektedir" dedi. NELER OLMUŞTU? 3 Mayıs tarihinde hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder için Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen anma töreninden sonra Özgür Özel, Selçuk Tengioğlu'nun yakın mesafeden saldırısına uğramıştı. Tengioğlu’nun saldırısının ardından CHP Lideri Özgür Özel’in kızı da tehdit edilirken tehdit, Selçuk Tengioğlu ismiyle açılan bir sosyal medya hesabından paylaşıldı. Şahıs, Özel’in kızının açık adresini vererek ölüm tehdidinde bulundu. Tengioğlu’nun 2 çocuğunu öldürdüğü için 16 yıl hapiste kaldığı da öğrenilmişti.

CHP Lideri Özgür Özel, SZC TV’yi Ziyaret Etti: “İktidar, Kötülükte Sınır Tanımıyor” Haber

CHP Lideri Özgür Özel, SZC TV’yi Ziyaret Etti: “İktidar, Kötülükte Sınır Tanımıyor”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın müdahalesi sonucu 10 günlük ekran karartma cezası alan SZC TV’yi ziyaret etti. SZC TV hakkındaki kapanma kararı uygulanmadan önce desteklerini ileten Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “İyi yayınlar diliyorum. Tabii tatsız bir dönemdeyiz. Zaten iyi habere hasret kaldığımız, her gün birbirinden kötü haberler aldığımız bir yılın içindeyiz, 2025 yılı. Hem de 21’inci yüzyılın ilk çeyreği biterken berbat bir kapanış oluyor. Türkiye için öyle, Türkiye’deki insanlar için, yoksullar için, emekliler için, emekçiler için, öğrenciler için öyle” dedi. Özel, şunları söyledi: “2025 YILINDA TÜRKİYE’Yİ CEHENNEME ÇEVİRDİLER” “Cumhuriyet Halk Partisi açısından da gerçekten 2024 yılı ne kadar 47 yılın sonunda gelen seçim zaferiyle beraber, ardından belediyelerin nüfusun yüzde 65’ine varan kısımlarında belediyeleri yönetiyor olmamız ve onların çok başarılı işleriyle, büyük bir toplumsal memnuniyet oluşmuşken tam da bunun farkında olanlar Türkiye’yi 2025 yılında adeta cehenneme çevirdiler. Bu konuda da kötülükte sınır tanımıyorlar. Tabii Türkiye’de bir şeyler yaşanıyor. Siz diyorsunuz ne yaşanıyor? Hani şöyle çok kısaca özetleyecek olursam, Cumhuriyet Halk Partisi, 47 yıl sonra birinci parti, bütün anketlerde birinci parti, bütün önemli belediyeleri kazandık. Erdoğan, eskiden alay ediyordu, ‘Sivas’ın doğusunda yoksunuz’ diye. Şimdi örneğin Ege’de yok AK Parti. Çünkü Ege’deki bütün büyükşehir ve il belediyelerini CHP kazandı. Cumhuriyet Halk Partisi, yedi bölgede il ve ilçe belediyeleri olan tek parti. Böyle olunca da adım adım iktidara doğru yürüdüğü anlaşılıyor. Erdoğan, kendi pratiğinden biliyor. ‘İstanbul’u kazanan Türkiye'yi kazanır’ diye o sloganlaştırdı bunu. ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ diye o sloganlaştırdı.” “ERDOĞAN BU GİDİŞATA YANIT VEREMİYOR” “Bu gidişata normal, siyasi bir mücadeleyle mukabele edemiyor. Yanıt veremiyor. Halkın CHP’ye yönelişini, muhalefetin güçlenmesini engelleyemiyor. Kendi güç kaybını durduramıyor. Bunun için de bir yargı operasyonuna girişti. Bu yargı operasyonu yaklaşırken zaten biz bunu gördük. Sezdik. Hatta ben 19 Mart’tan üç hafta önceki grup toplantımızda bir yargı dinamiğinin devrede olduğunu, bir darbe dinamiğinin devrede olduğunu, Türkiye’nin geleceğine darbe planladıklarını, Türkiye’nin gelecek iktidarına darbe planladıklarını söylemiştim. 19 Mart sabahı haberi aldığımızda da ‘Darbe oluyor’ deyip, darbenin merkezine doğru harekete geçtik. Saraçhane’ye gittik. Çünkü her darbenin kendi hedefleri vardır. Siyasi hedefleri vardır ve somut mekansal hedefleri vardır. O mekansal hedefler mesela Türkiye’deki askeri darbeler tarihinde TRT binasıdır, parlamentodur, Çankaya Köşküdür. Oralar kuşatılır hemen. Bizim yaşadığımız 19 Mart darbesinin de siyasi hedefi, Cumhurbaşkanı adayımıza, o an aday adayımıza, dört gün sonra seçim yapılıyordu. Geleceğin Cumhurbaşkanına, Türkiye’nin gelecek iktidarına darbe yapıyorlardı. Siyasi hedefi iktidar olmadan bizi iktidardan indirmek, iktidarı bize vermemek için bir hamle yapıyorlardı. Bu bir siyasi darbeydi. Mekansal hedefi de şüphesiz Saraçhane’ydi. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atama niyetleri vardı. Bunu gördük. Saraçhane’ye gittik. Saraçhane’ye gittiğimde orada baktım ve dedim ki ‘Burada benim kalabileceğim bir yer var mı?’ Bir küçük oda ve bir kanepe vardı. Ben dedim ki burası İstanbul’un seçtiği birine emanet edilene kadar ben burayı terk etmeyeceğim. Sonra da bir çağrı yaptık ve dedik ki ‘İstanbullular iradenize sahip çıkın.’ O sırada da Valilik beş günlük toplanma, gösteri, protesto, miting, her şeyi yasakladı. Hatta bize dediler ki ‘Eyvah bu akşam miting olmaz.’ Dedik ki ‘Ne olacaksa bu akşam olacak.’” “VAPURLARI BAĞLADILAR, KÖPRÜLERİ KALDIRDILAR, METROLARI DURDURDULAR” “Onlar şöyle bir şey yaptı; Vapurları bağladılar. Köprüleri kaldırdılar, metroları durdurdular, otobüsleri yedi kilometre ileriden bu yana hatlarını kestiler. Bizi adeta tarihi yarım adada tecrit ettiler. Biliyorsunuz tarihi yarım adada bir yoğun yerleşim merkezi de yok. Ama İstanbullular başta tabii iki mekanı hatırlatayım, bir Vatan Emniyetin önünde toplanmış 4 bin kadar Cumhuriyet Halk Partili ve İstanbullu vardı. Yine İstanbul Üniversiteliler de Beyazıt Meydanı’nda toplanmıştı, 2 bin 500 kadar öğrenci vardı. Önlerinde TOMA’lar vardı. Bariyerler vardı. Biz çağrıyı yaptıktan sonra Vatan Emniyet ve İstanbul Üniversitesi önlerindeki bariyerleri aşarak, polisimize zarar vermeden ama kanunsuz emirleri de dinlemeden Saraçhane’ye hareketlendi. İlk 6 bin kişi geldi. Ben onlara balkondan, tezahüratlarını geldiklerini duyuran sözlerini duyurunca, onları selamladım. ‘Bütün İstanbul’u akşam buraya bekliyoruz’ dedim. Onlar da çağırdılar. ‘İstanbul iradene sahip çık’ sloganlarıyla birlikte, ‘Ekrem Başkana sahip çık’ sloganlarıyla birlikte. Biz Saraçhane’de yedi gün, yedi gece orayı terk etmedik ve yedi gece aynı saatte, aynı yerde, aynı otobüsün üstünden, aynı mikrofonla ama her gün artan bir kitleye sesimizi duyurduk ve darbeye karşı direnme hakkımızı kullandık. O gece SZC TV oradan yayındaydı. Halk TV, Tele1… Ama diğerleri yayında değildi. Düşünün ki Türkiye’nin adını bilmeyenlerin adını bildiği bir metropol İstanbul. 16 milyon kişilik bir metropol. Dünyanın gözbebeği, herkes İstanbul’u konuşuyor. Üç imparatorluğa başkentlik etmiş bir kent İstanbul. Bazı tarihçiler dört imparatorluk diye sayıyor. Her şeyiyle, yani fethi, bir çağ kapatıp, bir çağ açmış bir yer İstanbul. Ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanının siyasi çıkışının başladığı yer İstanbul.” “BOYKOTU SONLANDIRMAMIZ İÇİN BİN ÇEŞİT ARACI YOLLUYORLAR” “Orada şu andaki büyükşehir belediye başkanı bütün anketlerde, ülkenin Cumhurbaşkanının üzerinde, oraya darbe yapıyorlar. Gecenin bir vaktinde, dünyanın hangi kentinde ilk gece 155 bin, ikinci gece 260 bin, üçüncü gece 440 bin, sonra 1 milyon 200 bin, son gece 550 bin. Böyle rakamlar. O gördüğünüz muhteşem görüntüler... Buna SZC TV, 1 milyon 200 bin kişi İstanbul’da, tarihi yarımadada, bütün yasaklara rağmen toplanmış, bunu canlı veriyor. Bunu görmeyenler, duymayanlar, duyurmayanlar, halk bundan haberdar olmasın isteyenler var. Bugünkü 10 günlük kapatma meselesi, Saraçhane’yi yayınladığınız için. Yani ne yaşıyoruzu özetlerken ben, Türkiye’de ne yaşıyoruz? Aslında bu gece ne yaşadığımızın da özeti bu özetin içinde. Siz Saraçhane’yi vermezseniz, açık söyleyeyim, Saraçhane’yi vermeyen, 1 milyon 200 bin vatandaşı bir gece yarısı İstanbul’da toplanmış, bunu vermeyen televizyon, televizyon mudur? Gazeteci, gazeteci midir? Haber yapmayan bir haber kanalı olabilir mi? Buna bazı haber kanalları gözlerini yumdular. Biz de onları halen boykot ediyoruz. Bin çeşit aracı yolluyorlar, ‘Efendim kanalı boykot edin, zaten reytingler 0.45 ama restoranlarımızı boykot etmeyin.’ ‘Bilmem ne yapmayın.’” “MİLLET CEZAYI ONLARA KESTİ” Özel, “Size çok haber yolluyorlar mı?” sorusunu şu sözlerle yanıtladı: “Her yerden, hiçbirine dönüp de şöyle bir bakmıyoruz. ‘Biz sizi çok severiz de sosyal demokratız da çağdaş aileyiz’ de aklınız almaz. Hiç önemi yok. Mesele şu, millet cezayı onlara kesti. Milletin kesmediğini size kesmeye çalışan bir iktidar aklı var. Şu anda iktidar güdümünde bir akıl var. Gerçekten televizyonculuk ödüllendirilip, lisansına rağmen haber kanalıyım diye çıkmışsın değil mi? İstanbul gibi yerde 1 milyon 200 bin kişinin katıldığı gece mitingini, 2 milyon 200 bin kişinin katıldığı Maltepe mitingini görmeyen kanalın esas ceza çekmesi lazım. ‘Sen ver lisansını’ demek lazım kardeşim, ‘Sen habercilik yapmıyorsun. Sen başka bir şey yapıyorsun.’ Millet onlara bedel ödetiyor şu anda. Dün ben bir televizyon kanalına katıldım. Kardeş bir kanalınıza, onlar da kararacak diye şöyle planlamıştık; Pazartesi gecesi onlara, Salı gecesi size bir dayanışmaya gelelim diye. Onlar yürütmeyi durdurma aldılar. Kardeş televizyonunuzda Youtube’de 55 bin kişi izliyor, o bizim protesto ettiklerimizin toplamını 5 bin kişi izliyor. Bu hale düştüler. Toplamının 10 katı kadar izleniyor. Birazdan bunun Youtube yayınlarına millet açsın baksın, bir baksın. Saraçhane’yi görmeyeni kaç kişi izliyor, göreni kaç kişi izliyor? O yüzden siz çok onurlu, gurur duyacağınız bir yayıncılık yaptınız. Bundan rahatsız olanlar da size ceza verdi. Sonra yargı bu cezanın yürütmesini durdurdu. Yürütmeyi durdurmaya itiraz ediyorlar. Onu bir mahkemeden almışlar. Ümit ediyorum, yani sizden anlıyorum ki hukuken mücadele devam ediyor. Ümit ediyorum o mücadele yarın erken saatlerde sonuç versin. Yarın gün içinde sonuç versin. Bu ayrılık öyle 10 gün filan sürmesin.” “‘KANLI DARBE’ DİYENE BİR ŞEY YAPMIYORLAR” “Tabii burada bir şey daha biliyorum, burada üstat Saygı Öztürk de tekrar hatırlattı. Beni karşıladılar sağ olsunlar, Ankara Temsilciniz Murat Beyle birlikte. Diyor ki ‘Bu suçtan ikinci bir kez ceza verirlerse lisansımızı iptal edecekler.’ Esas hedef bu. Yahu düşünsenize bir televizyon kanalına yaptığı yayından dolayı, bir de şöyle düşünün, ülkenin ana muhalefet partisi, İstanbul’un son seçimlerde kazanmış, 26 belediyeyi kazanmış, Türkiye’de yüzde 65 belediyeyi kazanmış ana muhalefet partisinin, anketlere göre de birinci partinin lideri 1 milyon kişiye televizyonda konuşuyor. Otobüsün üstünden, bunu yayınlamak suç. Bunun için kapatma cezası veriyorlar. Akıl almaz. Efendim işte ‘halkı kin, nefret’ bilmem. Öbür taraftan bir başkası onlara bir sürü tanımlama yaptım. Tanımlanamaz organizma, insan diyemeyeceğim. 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşuna ‘kanlı darbe’ diyor. Ona kimse bir şey demiyor. SZC televizyonuna kapatma veriyorlar. Bu hak mı, vicdan mı, insaf mı? Rezalet. O yüzden tam olarak yaşadığımız budur. Büyük bir adaletsizlik yaşıyoruz. Türkiye’de en büyük adaletsizliği, 111 gündür o kadar aldığı oylar, üç kez üst üste seçim, İstanbul’u kazanmasına rağmen Ekrem İmamoğlu, 8-9 yıldır içeride tutulan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, bütün Gezi tutukluları, hasta haliyle Tayfun Kahraman, İzmir’de Mehmet Murat Çalık hasta haliyle, yine çok sayıda siyasi tutsak bu sorunları yaşıyor. Dün Timur Soykan direkten döndü. Az daha tutuklanıyordu. Adli kontrol tedbirleri ile serbest kaldı.” "SUÇUMUZ AK PARTİ’Yİ YENMEK” “Adıyaman’ın sevgilisi Abdurrahman Tutdere’yi Adıyamanlılar, 31 Mart’da ‘Bize hizmet et’ diye görevlendirdi. Memnuniyet anketleri yüzde 60’lara çıkmış. Abdurrahman Tutdere’ye diyorlar ki ‘Evde oturacaksın, Adıyaman’da dolaşmayacaksın.’ Adıyamanlı Belediye Başkanı seçmiş, Adıyaman sokaklarını Abdurrahman’a yasakladılar. Şimdi yüreğimiz ağzımızda Zeydan Karalar’dan gelecek haberi bekliyorduk. Zeydan Karalar’ı, 11 yıl önce AK Parti belediyesinden devralınmış belediyede, kendisinin değil AK Parti Belediye başkanının verdiği ihalenin ödemelerini yaparken almışlar, 11 yıl önce gitmişler. Şimdi Aziz İhsan Aktaş, o 11 yıl önceki aldığı bir hak edişe iftira atmış, onun üzerinden sorgulanıyor. Tutuklanmasını talep etti savcı. Yahu onun üstüne 11 yıl bu adamla hiç çalışmamış, AK Parti’den devir gelmiş bu iş. Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış tam beş sene tertemiz. İki yıldır yapıyor, tertemiz. Sayıştayı temiz. İç denetçisi temiz. Mülkiye müfettişi temiz. Gelmişler Zeydan Karalar’ı almışlar, niye? Çünkü ‘efsane’ Zeydan Karalar Adana’da. Öbür tarafta Muhittin Böcek, Cumhuriyet tarihinde Antalya’yı iki kez üst üste kazanan tek belediye başkanı. Bütün partilerden. Çünkü Antalya zor bir yer. Nüfus 2 milyona göre para alıyor, 25 milyona hizmet etmen lazım. 25 milyon geliyor, yiyor, içiyor, kirletiyor, gidiyor. 2 milyon, faturayı belediye başkanına kesiyor. İlk kez iki kez üst üste kazandı. Bunun da cezasını Muhittin Böcek içeride yatarak ödüyor şimdi. Türk Ceza Kanununda yazmayan ama fiilen uygulanan AK Parti’yi yenme suçu, AK Parti’yi iktidardan indirmeye teşebbüs suçuyla cezaevlerinde yatıyor arkadaşlar. Bizim görevimiz onları iktidardan indirmek, daha iyi yöneteceğimize ikna etmek. AK Parti’yi seçimlerde yenmek ve iktidardan indirmeye tam teşebbüs halindeyiz. Cezamız bu. TCK’de yazmayan suçumuz bu bizim.” “BİR KARANLIK GÖRDÜKLERİNDE SİYASİ FİKİRLERİ Mİ DEĞİŞECEK?” Özel, gazeteci Ertuğrul Özkök’ün iktidara yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi: “Sayın Özkök’ü bu değerlendirmesi çok kıymetli. Gerçekten de insanlar şimdi SZC TV izleyen insanlar yarın sabah kalktığında televizyonu açtığında SZC TV ekranında işte karartma veya bir belgesel mi oynayacak bilmiyorum. Bir karanlık gördüğünde siyasi fikri mi değişecek? SZC TV’den mi vazgeçecek, muhalif olmaktan mı vazgeçecek? Bu iktidara ‘aferin’ mi diyecek yoksa ‘Ya 2025, kimi izleyeceğime sen mi karar vereceksin ben mi karar vereceğim?’ diyecek. ‘Elimde kumandam var. Yayını beğenmezsem değiştiririm. A Haber’i izlemek de elimde, SZC TV izlemek de elimde. Sen benim bu kararıma karışırsan’ der, bundan sonra bunun faturasını iktidara en ağır keser. İpek Hanım hep 19 Mart’ı darbe olarak nitelendirdik. Bunun üzerinden hatırlayın. 12 Eylül darbecileri ne demişlerdi? ‘Şuna oy vereceksin’ dediler. Asker kökenli bir adaya. Millet inadına gitti, Turgut Özal’a oy verdi. Turgut Özal’ın öyle bir destek alması mümkün değildi. Ama millet vesayet sevmiyor.” “ZULÜMLERİ ARTSIN Kİ SONLARI TEZ GELSİN” Genel Başkan Özel, yayın sırasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar hakkında tutuklanma kararı verilmesi üzerine şunları dile getirdi: “Gerçekten çok üzücü bir haber. Yani bütün tutuklamalar çok haksız ama Zeydan Karalar‘’a yapılan artık yani 11 yıl öncesinden AK Parti’nin belediyenin başına sardığı bir adama AK Parti döneminden kalan para ödenmiş. Onunla ilgili ‘Yok efendim bizden işte biraz para istediler’ falan. Ya 11 yıldır bu adam 300 tane denetçinizle, müfettişinizle, Sayıştay’ı ayrı, diğerleri ayrı tertemiz yönetmiş. Bir de bunun üstüne, bak bunun üstüne iki kere hakeme gitmiş, millete gitmiş. Seyhan‘ı yönetmiş ya ‘Al Büyükşehir’i de yönet. İyi yönettin’ demişler. Büyükşehir’i bir dönem yönetmiş, ‘Al bir daha yönet’ demişler. Her seferinde oyunu artırmış. Şimdi gidiyorlar, tutuklama kararı veriyorlar. Yani gerçekten kabul edilebilecek bir şey değil. Tam bir rezalettir. Ümidim ve umudum vardı bununla ilgili. Gerçekten çok üzüldüm. Onun dışında biraz önce söylediğim gibi kararı millet veriyor. Millet sana oy verebilir. Seni seçer. Kenan Evren’i seçti, ama ‘seç’ dediğini seçmedi. Tayyip Erdoğan’a oy verdi, ama İstanbul’da ‘oy ver’ dediği ne Binali Yıldırım’a ne Murat Kurum’a oy vermedi. Şimdi ne izleyeceğine karar veriyor. Oysa ki elinde kumandası millet ne izleyeceğine karar verebilir. Milletin ne izleyip ne izlemeyeceğine RTÜK, mahkemeler karar veriyorsa bu bir baskı rejimidir, istibdat rejimidir. Aynen Ertuğrul Özkök’ün dediği gibi, ‘Haber akar, yolunu bulur.’ Bir şekilde olur. Bu zulümler olacak, olmaya devam edecek. Zeydan Başkan’ın gençlik kollarından başlayan, ilçe yöneticiliğinden başlayan, il başkanlığından devam eden bir siyasi hayatı var. Ve bu siyasi hayatta zaman zaman çok acılar çekmiş, mücadeleler vermiş, bedeller ödemiş birisi. Bu bedelin ödenmesi de varmış Zeydan Başkan’ın hayatında. Zulümleri artsın ki sonları tez gelsin diyeyim ne diyeyim.” “MUHALİFLERE DÜŞMAN HUKUKUNUN UYGULANDIĞI BİR SÜREÇTE NE ANAYASASI?” Özel, Erdoğan’ın kendisini anayasa masasına davet etmesi ve bununla birlikte yargı yoluyla baskı altına alınmaya çalışılması hakkındaki soruya şu yanıtı verdi: “Bizi anayasa masasına ilk davet edişleri değil. Biz anayasa masasına oturmak için, anayasaya uyan muhataplar ararız karşımızda. Manisa’daki Özgür Özel de televizyon karşısında otursa der ki; ‘Erdoğan Özgür Özel‘i çağırıyor. Ama adam daha önce açıkladı niye gitsin oraya? Anayasaya uymayan biriyle niye anayasa yapsın?’ Bizim buradaki tutumumuz, tavrımız son derece net. Hatta geçen de bir yayında şey demiştim.: ‘Ne anayasası? Bu şartlarda seninle menemen yapmam’ demiştim. Şimdi anayasalar aşkın zamanlı toplumsal mutabakat metinleridir. Zaman geçtikçe güçlenen metinlerdir. Bizim 12 Eylül Anayasası denen anayasa defalarca farklı farklı şekillerde değişmiştir, yüzde 85’i değişmiştir. Ama esas mesele, son değişikliğinde tüm toplumu kapsayacak, zaman zaman söylüyorum, her doğana bir anayasa yapmak lazımken Erdoğan’a bir anayasa yapmışız. O da yapıldığı yıldan sekiz yıl geçmiş veya kendileri uygulamaya aldıklarından itibaren, hani ona göre yönetmeye başladıklarından beri yedi yıl geçmiş. Ama bu şartlar altında Erdoğan kendine yapılan anayasadan dahi memnun değil, uymuyor. Hatta zaman zaman ‘Uymuyorum, tanımıyorum, saygı da duymuyorum’ diyor. Şimdi ‘Gel anayasa yapalım.’ Yani sanki bu anayasa kişinin talebiyle, kişiye göre yapılan bir şey olduğunu bile kabul etsek bir an için Can Bey. Adam ‘Bana yeni bir kıyafet’ diyor. Eskisini ne yaptın? Ya sen bir eski kıyafeti bir giyi üstüne bakalım yani. Eskisini kullanma, perişan et. ‘Bana yenisini al’ falan. Sen eski anayasaya bir kere uyumuyorsun. O yüzden isterseniz düzünden, isterseniz tersinden. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayan, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan, Anayasa Mahkemesi’ni tanımayan zaman zaman Anayasa Mahkemesi’ni kapatmakla tehdit eden, yargı kararlarını tanımayan, yargıçları siyasi şekilde seçen, AK Parti’nin gençlik kollarından, avukat bürolarından yargıç, hakimler atayan, onları da siyasi talimatlarla kullanan ve muhaliflere en sert… Bugün gösterdim. Aziz İhsan Aktaş 100 ihalenin 77’sini AK Partililerle, 23’ünü CHP’lilerle yapmış. Bu ihalelere 11 yıl geriden bir teması olan Zeydan Karalar şimdi tutuklandı. Geri kalan yüzde 77’ye hiçbir şey yok. Bugün Denizli Büyükşehir’in çuvallarla üç biletten birini teleferiğe kesip, iki bileti çuvalla genel müdüre teslim ettiğinin ispatı var, bir yıldır elleyen yok. Böylesine bir hukukun, ikili hukuk sisteminin olduğu, muhaliflere düşman hukukunun uygulandığı bir süreçte ne anayasası, ne anayasası? Menemen yapmam dediğim bu. Ama isterseniz düzden söyleyeyim. Uysun bütün bu kurallara, sonra gelsin çalsın kapımızı, ‘Yapalım anayasa’ desin. Sen ilk önce, ilk başta Anayasa Mahkemesi ve bütün yargı kararlarına uy, mesela tutuksuz yargılama esastır. Tutuklu arkadaşlarımız bırak, Gezi tutuklularını bırak, Osman Kavala’yı bırak, siyasi tutukluları bırak, mahkeme kararlarına karşı direnme işlerini bırak. Can Atalay’ı bırak. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği Zeytin Kanunu’nu, Çevre Kanunu’nu onu bunu ikide bir getirmeyi bırak. Anayasaya aykırı doğa, çevre katliamlarını bırak. Hepimizin malı olan madenleri yandaş şirketlere peşkeş çekmeyi bırak. Daha bunu SZC TV’de siz haber sunuyorsunuz, benim bıraktığım yerden siz 10 dakika daha sürdürürsünüz bunu. Bunları bıraksın, ondan sonra gelsin benden anayasa istesin. O yüzden durum bu. Ondan hani böyle bir cümle mühür gibi, afilli bir cümle niye kurdu neden yaptı vallahi kendine sormak lazım. Ben orada yokum. Bana bakınca tehdide, şantaja, rüşvete boyun eğecek bir siyasi görüyorsa yanlış görüyor. Demek ki o zaman zaman yakın gözlükleri bakıp bir takım kayıtları inceliyordu, gözlükleri değiştirecek. Biz ne arkadaşımızı satarız, ne geride birini bırakırız, ne kişisel ikbal için pazarlığa girişiriz, ne de tehditle şantaja boyun eğeriz. Bu kadar net. Ama siyasi muhatap alınmak istiyorsa, biz buradayız. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanı olarak gelir, otururuz konuşuruz, bir demokratikleşme paketini hep birlikte çalışırız, olur. Ama bu bataklıkta inadına yürüyor adam. Kendini de batırıyor, memleketi de batırıyor. Ben ne yapayım ona yani. Onun peşinden bataklığa mı gireceğim? Girmem. Ben memleketi kurtarmanın peşindeyim. Memleketi kurtaracakları onların elinden kurtarmanın peşindeyim. Benim işim bu yani. Ben nasıl 47 yıl sonra Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yenip partimi birinci parti yapmışım, 31 Mart 2024 günü. Şimdi de görevim; yapılacak ilk seçimlerde bu iktidarı değiştirmek. Ve eğer bir suç arıyorsa, evet yapılacak ilk seçimlerde Türkiye’de iktidarı değiştirme suçuna teşebbüs halindeyim şu anda. Ve teamülen bu suçu işlemek üzereyim. Bilsin ona göre hesabını kitabını yapsın.” “İLK SEÇİMLERDE TRT ŞOKU YAŞARKEN, SZC TV ZAFERİ YAYINLIYOR OLACAK” Programın sonunda destek mesajlarını yineleyen Özel, şöyle konuştu: “Gerçekten üzgünüm. Hem yayında kötü haber aldık Zeydan Başkan ve arkadaşlarımız için üzgünüm. Hem SZC TV gibi… Ben bu kanalın SÖZCÜ gazetesinin sağ üst köşesinde logo mücadelesi herhalde 500 gün mü sürmüştü, 10’uncu gün, 40’ıncı gün, 300’üncü gün, 500’üncü gün. Şu logonuzu ne mücadelelerle aldınız, yayın hakkınızı aldınız? O günden bugüne de yayınlar yapıyorsunuz. Haber veriyorsunuz. Zaman zaman beni de eleştiriyor bu ekrandaki arkadaşlar. Ama sonuçta gazetecilik yapılıyor burada. Burada mesela ben bir şaklabanlık görmedim bugüne kadar. Bugüne kadar halkın zararına bir şey görmedim. Bugüne kadar televizyonculuğu kullanarak, işte millete onu bunu pazarlayıp oradan para kazanmayı görmedim. Mesleğini başka yerlerde yapılmasını engel olmuş bir çok genç meslektaşımıza da alan açıyorsunuz. SZC TV’nin Ankara ekibiyle biz her gün çalışıyoruz, pırıl pırıl gencecik arkadaşlar. Cansiperane gayret gösteriyorlar. ‘Bir dakika yani gel şurada otur, bir çay iç.’ Bir çay içmeyecek kadar belki gazetenin, televizyonun imkansızlıklarından dolayı diğer yandaş basındakiler bir koşuyorsa, bunlar üç koşuyor. Bir sürü şeyle engelleniyorlar. Mesleğini yapmak dışında bir çabası olmayan, namuslu, çalışkan ve bütün zorluklara rağmen doğru tarafta duran insanlar var burada. Şimdi bu gece 10 günlüğüne karartılacak ekranlar. Baştaki temennimiz inşallah gerçekleşir, bu hatadan hızla dönülür. Çünkü bu 10 gün süreyle SÖZCÜ Televizyonu bunu hak etmedi. En derin dayanışma duygularımı, en güçlü dayanışma duygularımı ifade etmek isterim. Örgütümüz, il-ilçe başkanlarımız, il başkanımız, il yönetimimiz kapının önünde sizleri alkışlarıyla, sloganlarıyla, ellerindeki pankartlarıyla desteklediler. Biz sonuna kadar halkın haber alma hakkının ve bunu savunan sizin gibi kıymetli gazetecilerin yanındayız, arkasındayız. SZC TV’ye şimdiden geçmiş olsun diyorum. Ama çok güzel yayınlar da yaptık. Mesela 31 Mart gecesi otobüsün üstünden kapanmayan ışıklarını gösterdim partinin. İnanın yine yapılacak ilk seçimlerde çok güzel bir akşamı hep birlikte yaşayacağız. TRT şoku yaşarken, SZC TV zaferi yayınlıyor olacak. Buna söz veriyoruz. Kimse moralini bozmasın. En sonunda iyiler kazanır, kötüler kaybeder. Bir gecenin bir karanlığın ilanihayeye kaldığı görünmemiştir. Her gecenin sabahında şafak söker, güneş doğar. Hiçbir kış kalmaz, bahar gelir. O yüzden ekran kararacak ama daha güçlü bir şekilde açılacak. Biz de sizin yanınızda, arkanızda olmaya devam edeceğiz.”

Amasya'dan büyük itiraz! Özgür Özel'den net mesajlar Haber

Amasya'dan büyük itiraz! Özgür Özel'den net mesajlar

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, ve Büyükçekmece Belediye Başkanvekili Ahmet Şahin’in de aralarında bulunduğu 11 kişi, farklı soruşturmalar kapsamında gözaltına alındı. CHP ise İBB'ye yönelik operasyonun ardından her hafta gerçekleştirdiği ve bu kez durağı Amasya olan 'Millet iradesine sahip çıkıyor' mitinginde operasyonlara yanıt verdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Sen birinci parti olsan parende ata ata sandığa giderdin. Hodri meydan! 2 Kasım Pazar, eğer kendine güveniyorsan getir sandığı al boyunun ölçüsünü. 3 Kasım'da gelenler, 2 Kasım'da gidecek: 2 Kasım Pazar Türkiye'nin kurtuluş günüdür" diyerek erken seçim talebini yeniledi. 20.50 ÖZGÜR ÖZEL AMASYA'DAN SESLENDİ Özel, Amasya'da beklenen konuşmasını yapmaya başladı. Sloganlarla kürsüye çıkan Özel, "Ferhat'ın dağlarını deldiği, Lokman Hekimin derman dağıttığı, Milli Mücadele'nin simge mekanı yiğit Amasya, hepinize merhaba. Bugün Amasya'nın vicdanına sığınmaya, Amasya'dan güç ve cesaret almaya geldik" ifadelerini kullandı. Özel konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Bu ülkeyi korkmayanlar kurdu. Bu içinden bulunduğumuz durumdan da sizler kurtaracaksınız. Amasya'ya adımımı attığımda bir anda onun korkusundan 19 Mart'ta darbeye kalkışanların ve ondan korktukları için zindana koydukları bir sonraki Cumhurbaşkanımız Ekrem İmamoğlu'nun ve geçirdiği kaza ile hepimizi yasa boğan Ferdi kardeşimin fotoğrafı beni karşıladı. Türkiye'nin neresine gitsek Ferdi'nin ailesine selam söylüyorlar. Ben de buradan bütün vicdanlı halkımıza teşekkür ediyorum. Bugün sabah aynı İstanbul gibi iradesi gasp edilmeye çalışılan şehirler var. Bu mitingi tıklım tıklım meydanları ile Adana, Adıyaman ve Antalya izliyoruz. Selam olsun, biriz, birlikteyiz, dayanışma içindeyiz. Amasya'yı tam 47 yıl sonra Turgay Sevindi kardeşimizin kazanmasının sevinci içindeyim. Kendisini kutluyorum. Bu başarıların gelmesinde emeği olan tüm il örgütümüz şahsında il başkanımız İlker Küp'e teşekkür ediyorum. AMASYA'NIN İHTİYACININ BİN 333 KATI HARCANDI Son dönem halkla bağını kopartmış, halkın gözünden de gönlünden de düşmüş bir iktidar var. Daha Nisan ayında zirai don yaşandı. Amasya bu dondan çok yönlü etkilenen bir ilimiz. O hafta Meclis'te dile getirdik. Tarım komisyonunda konuştuk, zarar tespitler yapıldı. 4,5 milyara ihtiyaç var. Üreticinin bu kaynakla zararı telafi edilecek. Amasya görmezden gelindi, çiftçi kaderine terk edildi. O gün lazım olunan para 4,5 milyar liraydı. Oysa 19 Mart darbesini yapmak ve bunun karşılığında borsayı dizginlemek, faizi baskılamak için 6 trilyon lira harcandı. Amasya'nın ihtiyacının bin 333 katı harcandı. Bizi burada dinleyen AKP'lilere MHP'lilere sesleniyorum. Senin ihtiyacına para bulamayan kendi iktidarı için, 1300 katını buluyorlar. Sen destek oluyorsun iktidarı görünce sana sırtını çeviriyorlar. Amasyalının AKP'lisini de MHP'lisini de bu gaddar iktidar yerine kendisini düşünecek halkın iktidarını desteklemeye çağırıyorum. Amasya'da Tersakan Çayı'nda bugün sadece sinekler yaşıyor. Karadeniz'in en berbat akan çayı haline getirenler Amasya'nın tarihten gelen bu güzelliğine büyük kötülük yapılıyor. Yıl 2025 telefon çekmeyen köyler var. İklim krizi yüzünden Türkiye büyük kuraklığa giderken sulama alt yapısı yok. Amasya'nın ticaretini ve turizmini bu hale getirenlere Amasya'nın elbet verecek bir yanıtı var. Ekrem Başkanın resimlerini, adını yasakladılar. Bütün Türkiye'de gördük şimdi Amasya'nın dağlarında görüyoruz. 'Gençlik seninle, İmamoğlu'na özgürlük' yazıyor. Artık milletin gözünden de gönlünden de düşmüş, emeklinin ve gencin yüzüne bakamayan bir iktidar var. Kendi atadıklarına konuşuyor, kendini alkışlatıyor. Siz son zamanlarda Tayyip Bey'in insan içine çıkabildiğini görebildiniz mi? Dert dinliyor mu, derde derman olabiliyorlar mı? Ne işi var o zaman, değiştirelim gitsin. (Hükumet istifa sloganları atıldı) Şimdi hükumetin adı var kendisi yok. İstifa edecek, kabul edilmesini bekliyor. O yüzden istifada hükumete gerek yok. Erdoğan istifa.(Sloganlar atıldı) Amasya'ya don vuruyor duymuyorsun, asgari ücretliyi duymuyorsun ya al bunları duy. "MİLLETE KAFA TUTMAK İSTEYENLER VAR" Biz Amasya'da yüzde 7 de aldık yüzde 20 de aldık. Son seçimde milletimiz istedi neredeyse her 2 kişiden birinin oyunu aldık. Amasya gençlerinin geleceğine sahip çıkıyor. 108 gündür arkadaşlarımız tutuklu. 19 Mart günü darbeye kalkıştılar, İstanbul'u Saraçhane'ye çağırdık. Gece mitinglerinde 1 milyonu aştık. Maltepe'ye geçtik 2.2 milyonu gördük. Trakya'ya da gittik, Anadolu'ya da. Millet iradesine sahip çıkıyor. Milli iradeyi gasp etmeye çalışanlar var. Egemenliği milletten alıp yargıya devretmek isteyenler, millete kafa tutmak isteyenler var. Millet diyor ki 'Adana'yı Zeydan yönetecek' savcı diyor 'Olmaz'. Adıyaman'ı Abdullah yönetecek, savcı diyor 'Olmaz'. Patron millettir, millet ne derse o olur. Abdullah Tutdere, bizim milletvekilimizdi, bir deprem yaşandı. Abisini, yengesini ve bebeklerini elleri ile gömüp enkazın başına koştu. Onu ben göndermedim, Türkçe ve Kürtçe ağıt yakan analar aday gösterdi. Antalya'da Muhittin Böcek tarihte ilk kez 2 kez üst üste kazanan biri oldu. Bunları bir kefeye koyuyorlar, Aziz İhsan Aktaş ismindeki bir suç makinesini dışarı salıyorlar. Ben demedim savcı suç örgütü lideri dedi. "SEN GİDECEKSİN EKREM İMAMOĞLU GELECEK" Bakın kimlerle çalıştığı sorulduğunda AKP'li ve MHP'li söyleyince 'Geç onu' diyor. CHP ile ilişkisini eşeliyor ediyor. 'Benim istediğimi söylersen çıkabilirsin' diyorlar. Yargıtay'ın işlerini TBMM'nin, elektrik dağıtım şirketlerinin, Pamukkale ve Uludağ Üniversitesi'nin, THY'nin, şehir hastanelerinin, AKP'li büyükşehir belediyelerinin, 40'tan fazla ilçe belediyelerinin işlerini yapıyor. Bizimkilerden ihale aldı diye hepsini içeriye alıyorlar. AKP'li bir memura soru sormuyorlar. Ortada suç yoktur. Yapılan iş ne yolsuzluk soruşturması var. Bir suç makinesi üzerinden CHP'ye iftira atmak vardır. Tayyip Bey'e söylüyorum, milletin dediği olacak. Sen gideceksin Ekrem İmamoğlu gelecek. Bugün Muharrem'in 10'uydu. Alevisi ile Sunnisiyle, inancıyla, yüreğinde Atatürk sevgisiyle dolu yaşayan Amasya'lıların gözüne baka baka söylüyorum. Erdoğan dedi ki birbirlerinin yüzüne bakamayacak. Amasya'da on binler çıkıp geldiler onlara söylüyorum. Tek bir delil yoktur, arkadaşlarımız masumdur. Tarih bizi haklı çıkaracak. Biz temiziz siz yalancısınız. Türkiye'nin ekran başındaki herkese söylüyorum. İftira var, kul hakkı var, arkadaşlarımızın ailelerine, namus ve şerefine el uzatmak var. Biz onların yanındayız. Artık Türkiye bir yol ayrımındadır. Tüm siyaset tehdit altındadır. Bir avuç insan ülkeyi vesayet ile yönetmeye yemin etmiştir. Siyaseti eskisi gibi yapmak isteyen herkes tehlike altındadır. Bu mücadele sandığa sahip çıkma mücadelesidir. Milletin rızası olmayan hiçbir düzen meşru değildir. Gelin iftira ve yalanlarınızla, gizli tanıklarınızla, fezlekelerinizle gelin. Bizi durduramayacaksınız. Türkiye'yi engelleyemeyeceksiniz. Amasya'da Aleviler ve Sünnilerle biriz ve birlikteyiz. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. "ARTIK BAKAN EVLATLARININ DEVRİ BİTECEK" Burası artık demokrasinin hisseli olduğu bir yerdir. Parti kurdular, 23 yıl seçime girdiler ve kazandılar. Eyvallah baş tacı. Millet oy verdi, millet saygı duydu. Biz 47 yıl boyunca öf demedik. Gün oldu rakibimize darbe yaptılar Meclis'e sahip çıktık. Bırakın 47 yılı buna 47 gün dayanamadılar. Bir siyasi hareketin demokrat olduğuna kazandığı gece değil kaybettiği gece bakacaksın. Bunlara hazımsız denir. Çatlasanız da patlasanız da millet kararını vermiş. Sonunu da getirecek. Gazi Mustafa Kemal'in partisi Türkiye'nin birinci partisidir. (Mustafa Kemal'in askerleriyiz sloganları atıldı) Şimdi milletin mesajını almayanlar, anlamayanlar, ders çıkarmayanlar hala milletle uğraşıyor. Emekliler tarihin en zor gününü yaşıyor. 2002'de çeyrek altın kaç para, emekli maaşı ne kadar? O gün 8 çeyrek altın alınıyordu şimdi 2,5 çeyrek altın alınıyor. Her bir emeklinin cebinden 6 çeyrek altın, her asgari ücretlinin cebinden ayda 4 çeyrek altın kayıptır. Bu masada peynir, tencerede kıyma olarak, senin ayakkabının altındaki delikte kayıptır. Artık bakan evlatlarının devri bitecek. Vatan evlatlarının devri başlayacaktır. ÖTV yüzde 45 artacak ama emekliye yüzde 16 verecekler. Biz bütün hesap ve kitabı yaparak en düşük emekli maaşının 30 bin 205 lira olması için memur emeklisine de seyyanen 16 bin lira zam için teklif sunduk. Diyorlar ki '15'inden sonra tatile gideceğiz.' Millet bu haldeyken nereye gidiyorsun? Milletin yarası var. Milletin yarasına tuz basanlar tuzlu suya gidip giremezler. Esnafa artan asgari ücret yük olmasın diye esnaf yardımı öneriyoruz. Ama bunun 120 katını darbe için yaktılar. Emekliye verdikleri zammın 150 katını darbe için yaktılar. Çiftçiye verdikleri 5 yıllık yardımın 17 katını yaktılar. Para yok diyene karnımız tok diyeceğiz. Hepimizden 10 altın çaldılar. Bu paraya işsize iş, aşsıza aş bulunurdu. 6 milyon aileye 83 bin lira maaş bağlanırdı. Üniversitelilere 83 bin lira burs verilebilirdi. Hem kendisine hem ailesine bakardı. Bin 500 odalı sarayda saniyede bir asgari ücret harcıyorlar. Vatanın dört bir yanı cayır cayır yanarken ekipman yetmiyor. OGM'nin kahraman çalışanları yetişemiyor. Ama AKP sadece seyrediyor. Yangınlar son 10 yılın iki kat üzerinde. AKP'den kurtulmanın vakti geldi. 86 milyon bir avuç insanın ihtirasına bırakılmış durumda. AKP artık devleti ele geçirmiş kibirlilerin partisidir. Tarlada ter dökenin, okulda dirsek çürüten öğrencinin, cefakar anaların babaların, devletin kapanan kapılarının ardında kalmasına izin vermeyeceğiz. Tekrar devleti milletin yapmaya var mısınız? Millet artık onların peşinde değil. Millet burada. Gecenin bir yarısında Amasya burada. Artık milletin sesini duyanın geleceği, duymayanın gideceği dönem başlıyor. Erdoğan uçakta gelirken CHP'nin anketlerdeki önde olduğunu görüyor ya fark açılıyor, AKP 30'un altında, CHP kiminde 40 kiminde 36 ama hep birinci parti; bunu hazmedemeyip soru sordurmuş. 'CHP birinci değil, öndeyiz' demiş. Sen birinci parti olsan parende ata ata sandığa giderdin. Hodri meydan! 2 Kasım Pazar, eğer kendine güveniyorsan getir sandığı al boyunun ölçüsünü. 3 Kasım'da gelenler, 2 Kasım'da gidecek: 2 Kasım Pazar Türkiye'nin kurtuluş günüdür." 20.45 EKREM İMAMOĞLU'NUN MESAJI CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Silivri'den gönderdiği mesajı Amasya CHP İl Başkanı İlker Küp okudu. İmamoğlu'nun gönderdiği mektupta şunlar ifade edildi: "Yeşilırmak'ın iki yakasında kurulu şehzadeler şehri, masalsı ve destansı Amasya, haksızlık karşısında boyun eğmeyen, eğilmeyen, bükülmeyen, izzetini ve haysiyetini hiçbir ikbale değişmeyen Amasya halkı, bu kadim kentin kültürüne dair her şeyi kalbimde taşıyorum. Biliyorum nüfus azalıyor. Kırsaldan gençler göç ediyor. Gelişemeyen ekonomi umutlarımızı da çalıyor. Ama bir şeyi daha biliyorum. Değişim başladı. 2024 seçimlerinde yazdığınız başarı hikayesi yalnızca bir sonuç değil aynı zamanda başlangıçtı. CHP'nin yakaladığı bu ivme sadece sandıkta değil halkın kalbine kurduğu köprüdür. Turgay Sevindi başkanımızın liderliğinde Amasya Belediyesinin aldığı yüksek karne notu işte bu anlayışın bir yansımasıdır. Biz Türkiye'yi sadece yönetmek için değil, onarmak, kalkındırmak, iyileştirmek için yola çıktık. Ben özgürlüğünden mahrum bırakılmış bir kardeşiniz olarak yazıyorum bu satırları. Bu karanlık geçecek ve bu ülke yeniden nefes alacak. Çünkü siz varsınız, çünkü biz varız. Her şey çok güzel olacak. "

Bu anket çok ses getirecek! Hem AKP'liler hem de MHP'liler son ankette Özgür Özel'i destekledi Haber

Bu anket çok ses getirecek! Hem AKP'liler hem de MHP'liler son ankette Özgür Özel'i destekledi

Türkiye'de uzun zamandır siyaset üstü bir konu olan ekonomik kriz bütün vatandaşları etkileyen büyük bir sorun. AKSOY Araştırma Kurucusu Ertan Aksoy, Türkiye’deki ekonomik ve toplumsal sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulunarak yaptıkları araştırmalara göre toplumun ezici çoğunluğunun asgari ücret artışını talep ettiğini söyledi. HALKIN YÜZDE 87'Sİ İSTİYOR Yılın ikinci yarısında asgari ücretin artırılmasını talep edenlerin oranının yüzde 87 olduğunu vurgulayan Aksoy, "Çünkü mesele sadece asgari ücretlinin aldığı para değil. Asgari ücret referans ücret olduğu için diğer ücretleri de yukarıya doğru itiyor. Dolayısıyla bu refah kaybına karşı en azından bir nefes alma alanı, zaman kazanma imkanını talep ediyor” ifadelerini kullandı. ÖZGÜR ÖZEL'İİN TEKLİFİNE DESTEK YÜZDE 81 Aksoy, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in açıkladığı 30 bin lira asgari ücret teklifine de toplumun geniş kesimlerinden destek geldiğini açıkladı. Aksoy, “Bir siyasal angajmanı olmasına rağmen deneklerin yüzde 81 desteklediğini ifade ediyor. Bu ne demek biliyor musunuz? AKP'de de, MHP'de de büyük çoğunluğu yakalıyor. Hatta MHP'de ezici çoğunluğu yakalıyor Sayın Özgür Özel. AKP'de de çoğunluğu yakalıyor” diye konuştu. Türkiye’nin önündeki en büyük sorunların “yoksullaşma” ve “toplumsal barış” olduğunu vurgulayan Aksoy, “Çünkü yoksullaştırdığınız hızda refahı geri arttıramıyorsunuz” dedi. Türkiye’nin Cumhuriyet’le birlikte güçlü bir orta sınıf yarattığını hatırlatan Aksoy, bu sınıfın artık “kâğıt üstü” kaldığını söyledi. Aksoy, “Gerçek anlamda satın alma gücü açısından baktığınızda aynı orta sınıfın varlığından bahsedemeyiz. Şimdi haliyle bir büyük korkunç bir yoksullaşma hali var” ifadesini kullandı. Aksoy, Türkiye’de üniversite mezuniyetinin artık refahı garanti etmediğini belirterek şöyle konuştu: “Ben Erzincan’a her yaz giderdim. Çocuklara şu öğüdün verildiğini hatırlarım: Oku, kendini de kurtar, bizi de kurtar. Çünkü o dönem okuyan kendini de kurtarıyordu, ailesini de kurtarabiliyordu. Ama her şeyle birlikte bunu da çürüttükleri için yok ettiler.” Bugün Türkiye’de milyonlarca gencin, kaliteli eğitim veremeyen “tabela üniversitelerinden” mezun olduğunu belirten Aksoy, gelişmiş ülkelerin Türkiye’yi yalnızca “ucuz iş gücü” olarak gördüğünü söyledi. Aksoy, “Eskiden Türkiye'nin ana rekabet unsuru yarı nitelikli yarı ucuz iş gücüydü. Şimdi o kalktı. Eskisi kadar nitelikli değil. Yani yarı nitelikli diyemeyeceğimiz durumda ve yarı ucuz değil artık ucuz” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Seni Yüzde 29 ile Orada Oturtmam Erdoğan” Haber

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Seni Yüzde 29 ile Orada Oturtmam Erdoğan”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Genel Merkezinde gerçekleştirilen basın toplantısına katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Sayın basın mens upları, hepiniz hoş geldiniz. Artık milletin gözünden de gönlünden de düştüğüne hiç şüphe olmayan bir iktidarın yaptığı kötülüklerle, toplumsal desteğini ve meşruiyetini yeniden kazanma ümidi olmaksızın sadece koltuğuna tutunma ya da seçime kadarki dönemi bir şekilde geçirme ve en nihayetinde de sandıkta hesaplaşmak yerine milletten korkan, sandıktan kaçan, işçinin, emekçinin, emeklinin karşısına çıkacak yüzü kalmayan bir iktidarın baskı rejimine çevirmeye çalıştığı bir ülkedeyiz maalesef. Bugün sabah erken saatlerde artık duyanlara ‘Yok artık’ dedirtecek, duyup da kimsenin ‘Bunu da bekliyordum’ demeyeceği haberlerle uyandık” dedi. Özel, şöyle devam etti: “ÜLKEYİ MİLLETİN RIZASIYLA YÖNETMEK İSTEMEDİKLERİ ÇOK AÇIK” “Bu iktidarın içindeki bir avuç insan yanına üç savcı, üç hakim ve üç de gizli tanık alarak 19 Mart 2025 günü bu millete savaş açmıştı. ‘Bu savaş ilanı sadece bize değil, demokratik siyasete açılmıştır’ diye ilk günden bunu tanımlamıştık. Zaten siyasi yelpazede Cumhur ittifakının dışında kalan tüm partilerin; en sağdan, en sola kadar yelpazenin her yerindeki partilerin ortaya koydukları dayanışma ve ortaklaştıkları tespitler de bu yöndeydi. Artık bu ülkeyi milletin rızasıyla yönetmek istemedikleri çok açık. Milletin elinde kalan tek şeyi; sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun provalarını yapıyorlar. Sandığın olmadığı, otoriter bir yönetimi millete dayatıyorlar. Biz bu kötülüğe karşı 108 gündür meydanlarda direniyoruz. 108 gündür hiçbir delil olmadan, 15,5 milyon insanın oy verdiği Cumhurbaşkanı adayımızı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızı, İstanbul’daki ve Adana’daki belediye başkanlarımızı, çok sayıda belediye meclis üyemizi ve bürokratlarımızı hapiste tutuyorlar. 108 günde toplam 150 milyar dolar harcadılar. Yani 6 trilyon liraya mal oldu bu yaptıkları. 108 gündür millet daha da fakirleşti. Ülkemizin dünyadaki itibarı daha da zedelendi. İç barışımız, birliğimiz, beraberliğimiz umulanın, beklenenin, söylenenin aksine gitgide zayıfladı ve geriledi. Bu toprakların barış umuduna da birlikte yaşama umuduna da müreffeh bir Türkiye umuduna da Avrupa Birliği’ne tam üye olma umuduna da kökten zarar veren, bu ülkeyi içe kapatan, bu ülkeyi içeride de baskıyla yönetilen bir ülke durumuna getirmeye çalışanlarla birlikteyiz, onlarla yüz yüzeyiz. İçeride tuttukları arkadaşlarımız hakkında en ufak bir delil, en ufak bir kanıt, bir somut gösterge ortaya koyamadılar.” “MANAVGAT’TA EN HASSAS, TİTİZ VE TAVİZSİZ TUTUMU TAKINACAĞIZ” “Dün tüm bunlardan bağımsız olarak Manavgat’ta gerçekleştirilen bir operasyona ilişkin suçüstü iddiaları ve görüntüleri karşısındaki tavrımızı hep birlikte takip ettiniz. Biri hukukçu, ikisi de yerel yönetimler deneyimi olan muhakkik heyetimiz ışık hızıyla Antalya’ya ve Manavgat’a doğru ilerledi. Orada gerekli çalışmaları, tetkikleri, araştırmaları, hem kamu makamlarıyla, yargı makamlarıyla, idari makamlarla ve siyasi makamlarla, partimizle gerekli görüşmeleri yapıyorlar ve verecekleri rapora göre Cumhuriyet Halk Partisi de ifade ettiğimiz gibi icap eden en hassas, en titiz, en tavizsiz tutumu takınacak. Kimsenin bundan şüphesi olmasın. Ancak ağaç isimleri verdikleri gizli tanıklarla, aylarca içeride tutup çoluğuyla-çocuğuyla tehdit edip iftiraya zorladığı insanların gözyaşları içinde imzaladıkları iftiranamelerle mesafe alamayanların ne durumda olduklarını millet de biliyor, aslında AK Partili siyasetçiler de ya da ittifak ortakları da biliyor.” “DÜNYAYA MAL OLMUŞ BAŞKANLARIMIZA SALDIRMAKTAN ÇEKİNMEDİLER” “Tam bu atmosferde bu sabah yine bir karanlığa bir şafak operasyonuyla uyandık. Tepeden tırnağa suça bulaşmış bir suç örgütü lideri bildiklerini değil, bildiklerine benzettiklerini ya da bildiklerinin bir kısmını ya da bildiklerinin bir kısmını bir partiye ifade ederek dünyaya mal olmuş, yaptıkları görevlerle ülkelerin de takdir toplamış ve bütün dünyada da takdir edilen, ödüller alan belediye başkanlarımıza saldırmaktan çekinmediler. Abdurrahman Tutdere, bütün dünyanın deprem sırasında bir toplum önderi olarak tanıdığı ve devamında da bizim tarafımızdan değil; ağıt yakan Kürdüyle-Türküyle, AK Partilisiyle-CHP’lisiyle analar tarafından adaylaştırılan, yanımıza her geldiğinde veya herhangi bir yere gittiğinde Adıyaman için bir şey isteyen, hatta bir başka şehir için bir şey yapıldığında bile ‘Onlarda var, Adıyaman’ın daha çok ihtiyacı var. Aman Adıyaman’a’ deyip bazı mevkiidaşlarının artık yanında bir şey konuşmaya korktukları Adıyaman’la yatan, Adıyaman’la kalkan bir arkadaşımıza gözaltına aldılar. İddiaları tamamen safsata, tamamen duyum, tamamen iftira. Adana’da Zeydan Karalar… 2014’te Seyhan Belediye Başkanı. 2019’da, 2024’te Adana Büyükşehir Belediye Başkanı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy potansiyelinin çok üzerinde bir destekle, bütün Adana’nın desteğiyle seçilen, Adanalıların ‘Adana gibi Başkan’ dediği, Sayın Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbe girişiminden sonra Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekilliğini de üstlenmiş olan ve bu sabah Adana’da kapısına dayanılmış olan bir başkan. Kapıyı emekli öğretmen eşi açıyor. Durumu görünce ‘Zeydan Karalar nerede? Gözaltına almaya geldik’ diyorlar. Diyor ki ‘Gebze’ye gitti.’ Gebze‘deki açık adresini söylüyor ve bu kez Gebze’ye ekipler gidip gördüğünüz görüntülerle Zeydan Karalar’ı gözaltına alıyorlar. Diğer taraftan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek, Yörüklerin gururu, 26 yıldır aralıksız belediye başkanı. Beldede, Konyaaltı’nda Büyükşehir’de. Tarihte Antalya il, sonraki adıyla Büyükşehir Belediyesini iki kez üst üste herhangi bir partiden kazanan ilk başkan. Antalya’ya 25 milyon kişiye göre hizmet bekleyip, 2 milyon kişiye göre ödenek yollandığı için hiçbir başkan dönemin sonunda yeniden seçilmeye güvenoyu alamamışken, muhalefet partisinden bu imkansızı başaran belediye başkanımız Muhittin Başkan’ın da kapısında bu sabah polisler vardı.” “AZİZ İHSAN AKTAŞ’IN ÇALIŞTIĞI BELEDİYELERDE BİZ İSTİSNAYIZ” “Peki bu üç belediye başkanını, Ekrem Başkanı ve İstanbul’daki belediye başkanlarını bir araya getiren şey ne olabilir, nasıl olabilir? Bir suç örgütü lideri var. Adı; Aziz İhsan Aktaş. Bunu ben söylemiyorum. Bunu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Beşiktaş Belediyesi operasyonundan sonra servis ettikleri ve birkaç kez de çeşitli belediyelere operasyondan sonra ifade ettikleri üzere Aziz İhsan Aktaş diye biri var ve bir suç örgütü kurmuş. Belediyelerden iş alıyor ve bunun karşısında rüşvet dağıttığı iddia ediliyor. Bu Aziz İhsan Aktaş’ın yaptığı bütün işlerde şaibe var diye düşünülüyor, hangi belediyeye iş yaptıysa, şu ana kadar adını geçirdiği hangi belediye varsa oraya operasyon düzenleniyor. Hangi belediyelere düzenlendi derseniz, İstanbul’daki belediyelerimizi, işte son Gaziosmanpaşa’yı, Avcılar’ı hatırlıyorsunuz. İlk Beşiktaş’ı hatırlıyorsunuz. Önce Esenyurt Kent Uzlaşısından dolayı gözaltına alınmıştı. Ama Aziz İhsan Aktaş üzerinden de yeniden bir tutuklama yaptılar, ikinci tutukluğunu yaptılar. Seyhan’ı hatırlıyorsunuz. Ceyhan’ı hatırlıyorsunuz. Şimdi de Adıyaman Belediyesi ve Adana Büyükşehir Belediyesi. Adıyaman Belediyesi ile sözleşme bitmiş ve yeniden yapılmamış. Adana Büyükşehir Belediyesi ile bu dönem yok, geçen dönem yok. Zeydan Başkan Seyhan’ı yönetirken, bundan sekiz yıl önce önceden kalan sözleşme devam etmiş, o zaman ödeme yapmış. Adı geçiyor ya, ‘Alın Zeydan Karalar’ı.’ Burada karşı karşıya kaldığımız durum, Aziz İhsan Aktaş hangi belediyeden fatura kesip para aldıysa o belediye başkanını gözaltına alıyorlar ve şimdiye kadar gördüğümüz pratikleriyle de tutukluyorlar. Peki bu Aziz İhsan Aktaş başka bir belediyeden, başka bir kamu kurumuyla çalışmamış mı CHP’den başka? Biz istisnayız, kaide AK Parti ile çalışmak. Yargıtay, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Devlet Hava Meydanları, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, Türk Hava Yolları, bütün dünyaya hizmet eden Türk Hava Yolları. Pamukkale ve Uludağ Üniversiteleri rektörlükleri, 20 ilin kamu hastaneleri, AK Partili Trabzon Büyükşehir, Kocaeli Büyükşehir, Kahramanmaraş Büyükşehir, Ordu Büyükşehir, Elazığ ve Isparta il belediyeleri. Yine AK Parti Bahçelievler, Fatih, Zeytinburnu, Haliliye, Karaköprü, Eyyübiye, Ünye, Antakya, Nurdağı, Çayırova, Demirci, Adapazarı belediyelerinden yıllardır. Önceki yıllara yönelik de Balıkesir Büyükşehir, Şanlıurfa Büyükşehir, AK Parti’deyken Afyonkarahisar, Kilis, Yozgat, Uşak, yine AK Parti’deyken Çekmeköy, Seyhan, Sandıklı. Burada arkadaşlar size de verecek. Tam listesi var arkadaşlar. Aziz İhsan Aktaş’ın AK Partili belediyelerle ilişkisi.” “AK PARTİ’NİN ‘KİR GÖSTERMEZ’ KURALINDAN YARARLANIYORLAR” “Bunlardan herhangi biri, herhangi bir belediye örneğin; şimdi Kilis Belediyesi onunla çalışıyor olsa başkanımızı alıp götürmüşlerdi. Ordu Belediyesi, geçen dönem çalıştığı Ordu Belediye Başkanı CHP’li olsa içerideydi. Bu belediyelerden İstanbul’daki Bahçelievler Belediyesi. En son ve en büyük ihaleyi vermiş, hem de parçalı ihale vermiş, İstanbul Bahçelievler Belediyesi. CHP’li olsaydı şu anda tutukluydu. Niye tutuklu değiller? Çünkü bunlar AK Parti’nin kir götürmez, kir göstermez her türlü iş AK Parti’nin içinde bilinir, çözülür, yargıya intikal etmez kuralından yararlanıyorlar. Hatırlayın, Adalet ve Kalkınma Partisi kendisine ait beşi büyükşehir, onlarca belediyesini, adına sonradan rumuz takarak ‘metal yorgunluğu oldu’ dedikleri esasen iki şeyle, FETÖ’cülük ya da yolsuzlukla, çoğunu da ikisiyle birlikte suçladıkları bir süreç yaşandı. Ne dediler? Başta Melih Gökçek’e, Balıkesir Belediye Başkanı’na, İstanbul Belediye Başkanı’na. Ne dediler onlara? Dediler ki ‘Ya siz istifa edersiniz, ya biz gereğini yapar sizi alırız.’ Ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanıyım. Örneğin Adana Belediye Başkanını ya da Manavgat Belediye Başkanını görevden alamam. Yapsam yapsam partiden atarım. Belediye başkanlığından alamam. AK Parti nasıl alıyor? Onların Genel Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı ya da yürütmenin başı olunca, yargı da emirlerinde olunca, ‘FETÖ’cüsün’ diyor, alıyor ya da ‘Yolsuzluk var’ diyor, alıyor. Bunu duyunca kimi ağlaya ağlaya kimi güle oynuyor istifa ettiler. Hepiniz biliyorsunuz. Ne oldu istifa eden belediye başkanları?” “MEMNUN ETMEMİŞLERİN İSMİNİ VERİYOR AZİZ İHSAN AKTAŞ” “Onlardan birine, bir soruşturma, çağırıp bir soru, davet edip. Bırakın sabah operasyonu, şafak operasyonu, alıp da götürmek, dört gün nezarette tutmak, sonra tutuklamak, yargılamak. Bir soru soran oldu mu bunlara? Oysa ‘Parsel parsel Ankara’yı sattın’ diyen Bülent Arınç, bu partinin Başbakan Yardımcısı, bu partinin Meclis Başkanı, bu partinin Bakanı. Bu partinin daha sonra Cumhurbaşkanı İstişare Kurulu Üyesi. Bu partinin iliğini, kemiğini, AK Parti’nin akyuvarlarını bilen kişi. ‘FETÖ’ye parsel parsel sattın’ diyor. ‘Her türlü yolsuzluk var’ diyor. Bir soru soruldu mu? Vicdanı olan AK Partililere, MHP’lilere soruyorum. Bu soruları gerçek hırsızlara, yolsuzlara sormayanlar, Aziz İhsan Aktaş kimle çalışmışsa… Bunların çoğu da şöyle, bakın. Aziz İhsan Aktaş’ın çalışmaya devam ettiklerine de bir şey yok. Aziz İhsan Aktaş’la çalışmayıp, Aziz İhsan Aktaş’ı memnun etmemişlerin isimlerini veriyor Aziz İhsan Aktaş. Bir suç örgütü düşünün, başında Aziz İhsan Aktaş. İtirafçı olmuş. Aziz İhsan Aktaş evde, iftira attıkları hapishanede. Bir de şoförü, muhasebecisi falan. Ya böyle, bu yoğurdun bolluğu nerede bulunmuş arkadaşlar? Nerede bulunmuş? Bir suç örgütü kuracaksın, yarın kuralım bir suç örgütü. Oradan menfaat temin edeceksin. Ortaya çıktıktan sonra ‘Ben itirafçı olayım, gideyim. Bunlar kalsın’ diyeceksin. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Bu Aziz İhsan Aktaş bir itirafçı değil, bir iftiracıdır. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde söylediği rüşveti verdiğine dair bir kanıt var mı? ‘Para verdik’ diyorlar. O paranın konulduğu bir yer var mı? Bir kör kuruş bulundu mu? Yerde, gökte, yaylada, tarlada, kuyuda kasa arıyorlar. İki kasa buldular, birinden belediye mührü çıktı, birinden 48 tek beylik tabanca kurşunu. Utanmaz arlanmaz TRT, o görüntüler yerine stok görüntülerden dolar çıkarıyordu kasalardan. Böyle iftira, böyle kişilerin namusuna, haysiyetine dil uzatma, el uzatma olmaz. Bakın çok net. Bunu Isparta'da bilmeyen yok. İnkar eden de yok. Bu Isparta Belediye Başkanı’nın AK Partili, A8 Long makam arabası. Audi A8 Long. Plakası Isparta, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘AK’ı ya da Ali İhsan Aktaş’ın ‘AK’ı, 111. Bu arabayı Aziz İhsan Aktaş ihale alma karşılığı belediye başkanına vermiş. Bunu kendi de söylüyor. Hatta söylediğinde Akın Gürlek ‘Geç onu, biliniyor o’ diyor. Kendi de söylüyor, inkar etmiyor. Isparta Belediye Başkanı da inkar etmiyor. Isparta Belediye Meclisi de adı gibi biliyor. Bu araba verilmiş, Isparta Belediye Başkanı AK Partili olduğu için dışarıda. Örneğin Avcılar Belediye Başkanı’nın seçimi sırasında, kendisine de değil, kampanya sırasında şehirde sesli araç gezmiş, kiralık, 30 gün. Aziz ihsan Aktaş diyormuş ki ‘Avcılar’a o arabayı ben gezdirdim.’ Belediye Başkanının ne kendi, ne yakınını, ne kimsenin ilgisi yok. Bizim belediye başkanı içeride. Adam ‘Verdim’ dediği, ‘Aldım’ dediği Audi A8 Long ile fink atıyor Isparta'da. Tık yok. Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum: Şu kadar şerefin, namusun, ahlakın varsa cevap ver. Bir daha soruyorum. Recep Tayyip Erdoğan, aynı adam bu arabayı senin belediye başkanına almış. Şu kadar namus, şu kadar şeref, şu kadar ahlak varsa cevap ver. Bununla bugün gözaltına alınan arkadaşların arasında dağlar kadar fark var. Burada kanıt belli, ispat belli, itiraf belli. Biz ispatlanamayan bir Peugeot Partner’den, elimizin değmediği seçim arabasından, 32 yaşında gencecik belediye başkanı içeride yatıyor. Senin bu belediye başkanı AK Parti’nin ‘AK’ı plakası ile geziyor. Bu mu sizin aklığınız, bu mu sizin akınız. Bu mu eşitlik? Bu belediye başkanına bu arabayı Ispartalı belediye meclis üyeleri, ‘Ne var ihaleyi aldı. Paramızla alacağımıza bedavadan makam arabası aldık’ diyor.” “BU MÜCADELE ARTIK YA DEMOKRASİ YA OTOKRASİ MÜCADELESİ” “Bizim belediye başkanları kreş yaptırmış, ‘İrtikâba girer’ diyorsunuz. Okul yaptırmış, ‘Rüşvete girer’ diyorsunuz. ‘Madem ihaleyi alıyorsun, git orada aşevine bağış yap’ demiş onu diyorsunuz. Cebine para koymamış. Sizin cebinizden, ayakkabı kutunuzdan, elbise torbanızdan paralar çıktı da ne dedin? Ne dedin utanmadan sen, sen? ‘Bir paranın rüşvet olması için devletin cebinden çıkması lazım. Bir yolsuzluk olması için devletin cebinden, devletin zarar görmesi lazım’ dedin. ‘Kişilerden alınan devleti zarara uğratmaz’ dedin. Burada devletten alınan ne var? Adıyaman’da depremzedeye park yaptırmak, oyun parkı yaptırmak, bilmem ne yapmak için 24 saatlik günde 30 saat koşturan adama sorduğunuz soruya bak? Birazcık vicdan, ahlak ve edebe davet ediyorum. Gel yarışalım. Gel siyasette yarışalım. A Haber’e çıkıp konuşalım. Sen de al belgelerini, biz de alalım belgelerimizi. Sen bizi yenemeyince, Ekrem Başkan’ı yenemeyince niye Akın’ı yolluyorsun çelme çakmaya? Mertlik mi bu? Dürüstlük mü bu? Türkiye bir yol ayrımında artık arkadaşlar. Tüm muhalefet, AK Parti ve MHP’nin siyaseti dahil tehdit altında. Bir avuç insan bu ülkeyi vesayetle yönetmeyi kafaya takmış. Ve devletin bin yıllık geleneği tehdit altında. Artık bu mücadele ya demokrasi ya otokrasi mücadelesi. Sandığa sahip çıkma mücadelesi. Herkes tarihteki yerini alacak. Bir tarafta sandığı koruyanlar, bir tarafta Tayyip Bey’e ve onun korkularına teslim olanlar. Devletin şerefli yargı mensuplarını, bürokratlarını, vicdan sahibi siyasetçilerini bir kez daha uyarıyoruz. Yargıtay Başkanı’nın, Meclis Başkanı’nın, Türk Hava Yolları Genel Müdürü’nün, AK Partili belediye başkanlarının sorgulanmadığı sorularla, CHP’li belediye başkanlarına soru soramazsınız. Orada bin katı varken, burada ispatsız bir meseleden kimseyi tutuklu yargılayamazsınız.” “AKIN GÜRLEK’E SORUYORUM…” “Buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu operasyon kirli bir operasyondur ve bu operasyonun başına bir siyasetçi yollanmıştır. Akın Gürlek eskiden kararları çok tartışılan bir hakimken, ardından kendisi Ankara’ya Bakan Yardımcısı olmuştur. Buz gibi siyasi makamdır, Erdoğan’ın ifadesiyle. Anayasa siyasete atılanın kürsüye dönmesini yasaklar. Bu Bakan Yardımcılığı zırvasını Anayasa’nın bu yasağından sonra yazdınız diye boşluktan yararlanıp koyduğunuz adam, daha 35 yaşındayken kendinden kıdemli herkesin önüne geçip AK Parti kontrolündeki İBB’den lüks makam aracını 540 gün kullanıp yanındaki arkadaşı en mütevazi araca binerken HGS’sini, benzinini, şoförünü, bakımını AK Parti döneminde İBB’ye yaptıran adamdır. Hiçbir başsavcının talep etmediği, oturmadığı boğazda manzaralı villayı kendisine hazırlıyorsunuz. Utanmadan ‘Tayini başlamadan tadilat başlamıştı’ diyorsunuz. Milyonluk tadilatlar yaptırıyor. Eve havuz yaptırıyor, kaçak müştemilat yaptırıyor. Devletin lojmana, tadilatına ayıracağı paranın 200 katı para ödeniyor. Teker teker o paraların nereden hareketlendiği belli. Bir savcı gelecek, bir gün bunlara bakacak. Lüks yat şirketleri ile ahbaplık yapıp alıcı gözüyle 87 yıllık maaşıyla alamayacağı yatı gezip, ‘Bu yat nasıl olur, kaça olur?’ yapan adamın bu milletin kör kuruşunu koruyacağını kimse sanmasın. Buradan kendisine soruyorum: Tuzla’da bir yazlık villa var mı? Soruyorum: Aileden herhangi birinin kredi kartlarını Vanlı bir iş adamı ödüyor mu? Vanlı bir iş adamı sizi bu borçlardan azade ediyor mu? Soruyorum: Üsküdar’da büyük bir projeden bir daire alınıp da bir yakına yapıldı mı?” “KIRMIZI BÜLTENİ ÇIKARACAK, TEKER TEKER HESAP SORACAĞIZ” “Bir yandan millete ahlak dersi vereceksiniz, bir yandan paçanızdan pislik akacak. Kolay. ‘Yol belli. İş o raddeye gelince öncekinin kaçtığı delikten kaçarım yurtdışına.’ Öncekinin kaçtığı delikten kaçarsın. Onları getirmezler. Çünkü geldiğinde onlar suçu birlikte işlediler. Elbette Zekeriya Öz gelmez. Gelirse, bir konuşursa bugün Türkiye’de birçok görevde olan adamın ne pislikleri olduğu ortaya çıkar, eski yaptıkları ortaya çıkar. Biz iktidardayken yurt dışına kaçmış olanların buraya gelmesinden niye çekinelim? Kırmızı bülteni de çıkartacağız, getirteceğiz de. Teker teker hesap soracağız. Göreceğiz bakalım; kimin kredi kartı borçlarını kim azat ediyormuş, Kim gidip gişeden ödüyormuş. O gişeden yatırılan nakit kredi kartı ödemelerini bulunmayacağını mı sanıyorsun? Bir tek kendini mi akıllı sanıyorsun? Bu kadar pisliğin içinde bir de güya temiz eller operasyonu gibi operasyon yapıyor havası yaratıyor. Haydi, açık açık şimdi buradan bütün AK Partililere sesleniyorum. Soruyorum, soruyorum, var mısınız? Bak 2019’dan beri Siyasi Ahlak Kanunu Teklifi veriyoruz. Son imza yine benim. ‘Bir önceki dönem verdiğimiz kanunları yenilerim’ demişim. Böyle bir usul var. İşte verdiğimiz kanun: ‘Siyasi Ahlaksızlıkla Mücadele ve Siyasi Etik Kanunu.’ Sayfalarca… Bu kanunu biz istedik, siz istemiyorsunuz. Avrupa birliği dedi ki ‘Vize, serbest dolaşımı istiyorsan siyasi ahlak kanunu geçir.’ Dönemin Başbakanı dedi ki, hatta bize çağrıda bulundu. Biz dedik ki hemen, ben o sırada derhal açıklamada bulundum. ‘İki elimizi birden kaldırırız’ dedim, siyasi etik kanununa destek vermek için. O gün Davutoğlu ‘Siyasi etik kanunu’ dedi. Ben ‘İki elle destek’ dedim, bütün Cumhuriyet Halk Partililer bu konuyu konuştular. Saraya çağrıldı. O zaman tarafsız Cumhurbaşkanı Erdoğan ne dedi Davutoğlu’na? İşte Davutoğlu yaşıyor, Erdoğan da yaşıyor. İnkar eden yok. ‘İl ve ilçe başkanı bulamazsın bu kanunu çıkarırsan’ dedi.” “VAR MISINIZ? KİM NE KADAR ZENGİNLEŞMİŞ GÖRELİM” “AK Parti il ve ilçe başkanı bulamıyor siyasi ahlak kanunu çıkarırsa. Siyasi ahlak kanunu çıkmış olsaydı eğer siyasetin finansmanı, seçimlerin finansmanı, siyasi partilerin alabileceği yardım, milletvekillerinin, kendi belediye başkanlarının şeffaf mal durumları… Artı bunlar yetmezmiş gibi önce Mahmut Tanal üç yıl önce… Bu sene Grup Başkanvekilimiz olarak grubumuz adına tek imza ile Gökhan Günaydın verdiği teklifte Cumhurbaşkanı, bakan, meclis başkanları, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakan yardımcıları, eşleri, belediye başkanları beş ve 10 yıl geriye dönük olarak… Tabii o zaman MASAK’ın böyle bir kurum olduğunu yeni öğreniyoruz. ‘MASAK eliyle’ diyor ve ‘Tüm kamu kayıtları açıklanarak son beş ve 10 yılda edindiğimiz mallar açıklansın.’ Var mısınız? Var mısınız? Gözünüzün içine baka baka soruyorum: AK Partililer var mısınız? Gelin beş ve 10 yıl geriye dönük olarak kim ne kadar zenginleşmiş hepsini görelim. Var mısınız belediye başkanlarınız için, birinci derece yakınları için. Ya utanmazlığın da bir haddi var. Kendi elindeki pisliği biz kir göstermiyoruz diye bembeyaz bir sayfa olan CHP belediyeciliğine karşıdan çamur atmaya çalışıyorsunuz. Bu kadarına gerçekten şapka çıkarılır. Hem bu kadar kirli bir işin içinde olacaksınız. Kendiniz biliyorsunuz. Eğer AK Parti’de bu belediyecilik meselesinde kir paçadan, çamur paçadan, pislik paçadan akmıyorsa namerdim, şerefsizim. Haydi çıksın biriniz ‘AK Parti’de bunlar varsa namerdim, şerefsizim’ deyin. Biriniz çıkın konuşun. Biriniz konuşun. Suçsuz günahsız insanları kötülemek kolay.” “HERKESE EŞİT UYGULANACAK BİR YASA ÇIKARALIM” “Haydi gelin herkese eşit uygulanacak bir yasa çıkaralım. Hadi, özel yetkili savcılık, özel yetkili mahkemeler kuralım ama liyakatine hepimizin inandığı, güvendiği, öyle AK Gençlik’ten devşirme, avukat bürosundan, AK Parti Gençlik Kollarından kürsüye oturttuklarınızdan değil. Gerçekten tarafsızlığına, gerçekten vicdanına güvendiğimiz, her türlü güvencesi olanlar herkesi sorgulasın. Bu kadar terbiyesizliğin, bu kadar artık utanmadan, sıkılmadan kendindeki durumu karşı tarafı söyleyip, elindeki televizyonuyla, gazetesiyle milleti inandırmaya çalışmayın. Buradan Erdoğan’a bir kez daha meydan okuyorum. Gittin yurtdışına, dönüşte uçakta, 13.00’e kadar ambargolu, 13.00’te bütün televizyonlar verecek. O uçaktaki bütün gazetecilerin hepsine söylüyorum. Nasıl oluyor kayıt? Sorular belli. ‘Soruyu ben kendi kafamdan sordum’ diyen çıksın. Sorular belli. Cevapları Erdoğan veriyor. Kayıt alıyor musunuz arkadaşlar? Bir tane bant kaydını yayınlayacak var mı? Beni arayıp dinletecek var mı, ‘Ben aldım kaydı’ diye. Kayıt yasak. Kim kaydediyor? İletişim Başkanlığı, kim redakte ediyor, virgülüne, noktalı virgülüne kadar? Soru da çok net bir şekilde soru. ‘Cumhuriyet Halk Partisi, meydanlara topluyor’ diyor ki ‘meydanlar’ sorunun içinde var. ‘Çağırıyorlar ama meydanlar kalabalık değil’ diyor. Meydanlar kalabalık değilse Allah benim belamı versin. Meydanlar kalabalıksa onu öyle yazanın belasını versin. Millet görmüyor mu; meydan kalabalık mı, değil mi? ‘CHP’ diyor, ‘Anketlerde önde olduğunu iddia ediyor.’ Erdoğan cevap veriyor, neresi yaralı oradan cevap veriyor. ‘Onlar kadar biz de anket yaptırıyoruz. AK Parti birinci partidir.’ Sorun yok o zaman. Hodri meydan, 2 Kasım Pazar. Madem birinci partisin, gel. Aday da olabiliyorsun. Vereceğiz oyu. Meclis’te erken seçim kararını aldıracağız. Madem birinci partisin, gel. Allah’ın korkağı. Allah’ın korkağı, sen birinci parti olsan parende atarak sandığa gidersin.” “GÜNLERDİR YALVARIYOR BANA” “Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti. Her geçen gün farkı açıyor. Sen her geçen gün yetişemeyeceğin için ‘Akın koş, çelme tak’ diyorsun. Dün çelmenin adı İstanbul, bugün Adana, öbür gün Adıyaman, öbür gün Antalya. Cumhuriyet Halk Partisi’nde yolsuzluk yapan varsa, hırsızlık yapan varsa, suça bulaşan varsa Allah da belasını versin, biz de vereceğiz belasını. Ama bu kadar tertemiz insanlara, 108 gündür iftira, iftira iftira. Şimdi çıkmış, Adıyaman’a saldır, Antalya’ya saldır, Adana’ya saldır. Neden? Günlerdir yalvarıyor bana. ‘Gel Ankara’da otur.’ Güya mitinglerden rahatsız değilmiş. ‘Ankara’da otur, İstanbul’da miting yapma.’ Açık açık söylüyor. ‘Ekrem’i bırak.’ Orada bir tane de kılıç koymuş tepeme. Yok 30 Haziran, yoksa 8 Eylül. ‘Gel partinin başına geç.’ Senin icazetinle partinin başında oturacağıma namusumla Silivri’de Ekrem Başkanın yanında yatarım seçime kadar. Yok öyle şey. Ha ‘Ankara’da otur. Ankara siyaseti yap.’ Bu akşam Amasya siyaseti yapıyorum 20.30’da. Aynı anda canlı yayında meydanda Adıyaman’da da verecekler. Adana’da da verecekler: Antalya’da da verecekler. Çarşamba akşamı İstanbul’da. Ya Sancaktepe ya Kartal. Yine bağıracaklar ‘Diplomasız Erdoğan’ diye. Çatla. Yine bağıracaklar, ‘Erdoğan istifa’ diye. Patla. Bu kadar vicdansızlık, insafsızlık, yüzsüzlük. Bunun sonunda halen daha rüşvet teklif ediyor. Siyasi rüşvet teklif ediyorlar. Özgür Özel gelirmiş, arkadaşlarını savunmayı bırakırmış, partisini bırakırmış, otururmuş. Orada oturacağıma ilk seçimlerde siz sepetlenene kadar hapiste yatmayı göze almışım ben. Bir yolu var susturmanın. Onu da anam, babam, evladım üzülmesin diye ben söylemiyorum. Yiyorsa sustur. O zaman da bu millet sana ne yapacağını bilir. Ha meydandan korkma korkmama meselesi… Kork kardeşim. Bak o meydanlarda şu anda prova yapıyoruz. 81 ilde sen fragman izliyorsun, fragman. Korku filmini izleteceğim sana. Sen kötüleş, senden beter kötüleşmeyen ne olsun… Korku filmini size izletmeyen ne olsun. Fragman izliyorsunuz 2 milyon kişiyle. Gün gelecek bak, sandığı ortadan kaldırmaya kalma. Efendi gibi sandıkla gideceksin. Aha da 2 Kasım ortada. 2 Kasım’a sen sandık koymazsan, kasıma ben bir sandık koyarım. Koyar mıyım, koymaz mıyım he beraber bakarız. Yok, sen sandığı elden almaya kalkarsan, sandığı hangi ellerle kurduysak, o ellerle kurtarırız. O eller Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet Paşa’nın elleri. Memleketi önce kurtaran, sonra da biz kazandık diye kılıçla, kalkanla, tüfekle değil sandıkla yöneten eller onlar. O sandık kurulana kadar ne mücadele verildiyse, o sandık korunsun diye de o mücadele verilir. Ondan sonra Mısır’daki meydanı izlediğiniz gibi televizyondan izlersiniz Türkiye’deki o demokrasi meydanlarını.” “KİMSEYİ KABA KUVVETLE TEHDİT ETMİYORUZ” “Kimseyi darbe ile tehdit etmiyoruz. Kimseyi kaba kuvvetle tehdit etmiyoruz. Ama birisi darbeye kalkarsa, sandığı almaya kalkarsa, bir takım yollarla bu milletin elinden seçimi almaya kalkarsa bu millet kendi elleriyle sandığı geri getirir. Ondan hiç kimse fazladan kabadayılığa girişmesin. Sandık gelecek, hepiniz gideceksiniz. 2 Kasım’da yüreği yeteni seçime bekliyorum. ‘Birinci partiyim’ diyeni seçim bekliyorum. Kendine güveneni seçime bekliyorum. Kasımpaşa delikanlısıysan seçime bekliyorum. Bizim yiğidim, aslanım Silivri’de yatıyor. Afişini yasaklat, fotoğrafını yasaklat, pankartını yasaklat, sesini yasaklat. Bir vesikalığını koyacağım oraya yine yenecek seni. Hadi senin devletin bütün imkanlarına karşı Ekrem Başkanın bir vesikalığı. Var mı cesaretin? Çık karşımıza görelim bakalım el mi yaman, bey mi yaman? Bu millet kimi seçiyor? Devletin ordusuna, devletin hakimine, savcısına, MİT’ine bilmem neyine güvenip, kumpasla bilmem neyle, planla, programla bu işin başında kalamazsınız. Bu ülke bu sandığı nasıl getirdiyse öyle korur kardeşim. Şu kadarını söyleyeyim, bugün uçakta sorduruyorsun, ‘Özgür Özel halkı sokağa davet ediyor.’ Ettiğim gün, ‘Sokağa davet ediyorum’ dedim, geldiler. 10 gün yasak koydun, 1 milyon kişi her gece toplandılar.” “HALKI DEMOKRASİ EYLEMLERİNE DAVET EDİYORUM” “Ben şimdi halkı eylem yapmak üzere önceden bildirdiğimiz, etrafında güvenlik önlemlerinin alındığı meydanlarda demokrasi eylemlerine davet ediyorum. Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. O gün sen ne hale düşeceğini kendin düşün. Ama bana bu milleti sokağa davet ettirme. Aklını başına topla. Şimdi yarından itibaren bundan sonraki süreci tartışmak üzere yarın akşamüstü Parti Meclisi, Pazartesi günü ben Bolu’da duruşmadayım, erken saatlerde il başkanı, ben geldikten sonra il başkanları toplantısı, akşamüstü bütün milletvekilleriyle toplantı, akabinde Merkez Yönetim Kuruluyla alınan bütün kararların toplanması ve bundan sonraki sürecin değerlendirilmesi. Bugün dünden daha kararlıyız. Yarın da bugünden daha kararlı olacağız. Herkes hesabını, kitabını buna göre yapacak. Bir adım geri adım atan namerttir. Bir kelime eksik konuşan namerttir. Bir santim alçalan, bir santim eğilen namerttir. Biz bir kelime eksik konuşursak bu milleti susturacaksınız. Bir adım geri gidersek bu ülkeyi 100 yıl geri götüreceksiniz. Bir santim eğilirsek bu millete diz çöktüreceksiniz. Bu milletin karşısında millete saygı duyacaksınız. Kendiniz diz çökeceksiniz. 24 yıldır sizi seçtiler. Bir teşekkür etmediniz. Bir kere seçmediler burnundan getiriyorsunuz. Seçme haklarını ellerinden alıyorsunuz. Seçtikleri belediye başkanlarını alıyorsunuz. Geleceğin Cumhurbaşkanını hapse atıyorsunuz. Bu, tarihin önemli bir kırılma noktasıdır. Bundan sonraki süreçte de herkes ayağını denk alsın. Erdoğan’a son sözüm. Eski hocasının, Erbakan hocanın oğlu da iştirak edince çok ağrına gitmiş. Tekrar ediyorum. Seni yüzde 29 ile orada oturtmayacağız Erdoğan. Seni yüzde 29 ile orada oturtmam. Hiç rahat etme, aparatlarına güvenme, etrafındaki şakşakçılar bakma. Birileri altını oyuyor. Birileri kazan kaynatıyor. Birileri sana gaz veriyor, ‘Bir şey olmaz, sen şöyle yaparsın, böyle yaparsın’ diye. Senden büyük millet var. Milletin dediği olacak. Biz millet ne derse oradayız.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.