Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Murat Bakan

haberalmedya - Murat Bakan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Murat Bakan haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Murat Bakan: ‘Daha Çok CHP’li Telef Olacak’ Sözleri Saldırının Zeminini Hazırlayan Bir Tehditti! Haber

Murat Bakan: ‘Daha Çok CHP’li Telef Olacak’ Sözleri Saldırının Zeminini Hazırlayan Bir Tehditti!

CHP’li Murat Bakan açıklamasında şunları söyledi: “Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e yönelik gerçekleştirilen fiziki saldırı, yalnızca bireysel bir nefret eylemi değil; Türkiye’de yıllardır adım adım inşa edilen otoriter zihniyetin, hukuku askıya alan siyasi uygulamaların ve muhalefeti şeytanlaştıran kutuplaştırıcı dilin doğrudan bir sonucudur. Bu saldırı, Türkiye’nin birinci partisine, halkın iradesine, siyasal temsil hakkına ve demokratik rejime yönelmiş organize bir tehdittir. Erdoğan’ın ‘daha çok CHP’li telef olacak’ sözleri saldırının zeminini hazırlayan bir tehditti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘daha çok CHP’li telef olacak’ sözleri, bu saldırının siyasi zeminini hazırlayan, kamuoyuna açıkça mesaj veren bir tehditti. Bugün yaşananlar, bu tehdit dilinin uygulamaya geçmiş halidir. Bu sözlerin muhatapları, yalnızca siyasi partiler değil; bu ülkenin her bir yurttaşıdır. Daha önce 2019 yılında, Ankara’nın Çubuk ilçesinde Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik şehit cenazesinde yapılan linç girişimi hafızalardadır. O olayda da gereken cezai süreç işletilmemiş, failler ve sorumlular korunmuştur. Bugün yaşanan saldırı da aynı zihniyetin, cezasızlıkla beslenen ve üst siyaset tarafından cesaretlendirilen, devamı iktidarın ürettiği şiddet dilinin doğrudan bir sonucudur. Bu, yalnızca güvenlik zafiyeti değil, doğrudan siyasi bir tercihtir Bugün sorulması gereken temel soru şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekilliği yapmış bir insanın cenazesi, tüm televizyonların canlı yayınladığı, devletin önceden haberdar olduğu bu kadar kritik bir tören nasıl olur da böylesine tedbirsiz bırakılır? En küçük toplumsal gösteriye dahi binlerce polisi, TOMA’yı, yüz tanıma teknolojisini yığan iktidarın, böyle bir törende; alana girişte yeterli kontrollerin yapılmaması, dış çevre güvenliğinin oluşturulmaması, yakın koruma dışında hiçbir önlem alınmaması kabul edilemez. Zira Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı’nın katıldığı programlarda, alana giren jandarmaların dahi silahlarının boşaltıldığı, yedek şarjörlerinde mermi bulundurulmadığı, olağanüstü sıkı bir koruma protokolü uygulanırken; aynı devlet, Türkiye’nin birinci partisinin Genel Başkanı’nı bir cenaze töreninde bu denli korumasız bırakmıştır. Bu, yalnızca güvenlik zafiyeti değil, doğrudan siyasi bir tercihtir. Bu tercihin sorumluları; İçişleri Bakanlığı’dır, İstanbul Valiliği’dir, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’dür. Bu kurumlar, Anayasal sorumluluklarını yerine getirmemiş, halkın iradesiyle seçilmiş bir liderin can güvenliğini sağlayamamıştır. Bu durum, sadece idari bir eksiklik değil, anayasal düzen açısından da ağır bir ihlaldir. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in onurlu duruşu bu mücadelenin simgesidir Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir kez daha ve kararlılıkla ifade ediyoruz: Bu saldırının sorumluluğu yalnızca saldıran kişide değil; şiddeti teşvik eden siyasi iklimde, güvenliği sağlamayan kamu otoritesinde ve muhalefeti açıkça hedef gösteren siyasi iradededir. Bu saldırı bizi durduramayacak. Şiddete, tehditlere, yargı sopasına, partizanca kullandıkları kamu gücüne rağmen; Cumhuriyet Halk Partisi halkla birlikte, demokrasiyi savunmaya devam edecektir. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in onurlu duruşu bu mücadelenin simgesidir. Biz, halkın iradesini temsil ediyoruz. Ve bu irade, karanlığa boyun eğmeyecek.”

Murat Bakan Silivri’de: Onların Moral ve Motivasyonları Dışardakilere Cesaret Veriyor! Haber

Murat Bakan Silivri’de: Onların Moral ve Motivasyonları Dışardakilere Cesaret Veriyor!

Bakan, ziyaretin ardından cezaevi önünde basın açıklaması yaptı, “Onların moral ve motivasyonları dışardakilere cesaret veriyor” dedi. CHP’li Murat Bakan açıklamasında şunları söyledi: Onların moral ve motivasyonu dışardakilere de cesaret veriyor “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve beş arkadaşımızı ziyaret ettim; Resul Emrah Şahan, Murat Çalık, Murat Ongun, Buğra Gökce ve Mehmet Ali Çalışkan… İçeride şöyle bir atmosfer olduğunu söyleyebilirim; inanılmaz bir ziyaret trafiği var, onu görüyorsunuz. Ziyarete gittiğim altı kişiydi ama Ahmet Özer‘le de Ümit Özdağ‘la da Can Atalay’la da konuştum. Acayip bir trafik var, siyasi tutukluların yoğun olduğu bir cezaevi… Aslında buradaki yargılama süreci şunu hatırlatıyor size; Sokrates’in yargılandığı süreç, Dreyfus’un yargılandığı süreç, Nazi Halk mahkemeleri, Türkiye’de Ergenekon Balyoz, Yassıada duruşmaları gibi… Türkiye tarihinde hukuksuz olarak geçecek, olmaması gereken bir yargılama süreci… Ama arkadaşların direnci de motivasyonu çok yüksek. Bilhassa Ekrem İmamoğlu için söyleyeyim; inanılmaz bir cesaret, azim ve beyin olarak özgür… Dolayısıyla kendisiyle Türkiye siyasetini konuşuyorsunuz, geleceği konuşuyorsunuz, cumhurbaşkanlığı kampanyasını konuşuyorsunuz… Biz onlara ‘geçmiş olsun’ demek için gitmiyoruz sadece, onlarla fikir alışverişi yapıyoruz, onların düşüncelerinden istifade ediyoruz, kendi düşüncelerimizi söylüyoruz… Murat Çalık’ın bir sözü çok etkiledi beni, ‘Bizi ziyarete geliyorsunuz, gelin, ama gençleri yalnız bırakmayın, gençleri de ziyarete gidin’ dedi. Ben dedim ‘301 gencimizi de ziyaret ediyoruz onları da yalnız bırakmıyoruz.’ Duyarlılıkları bu yönde… Ekrem başkan Türkiye’de ne olduğunu, Türkiye siyasetini takip ediyor, sadece Türkiye siyaseti de değil, uluslararası siyaseti de takip ediyor. Amerika Birleşik Devletleri‘ne ne oluyor bitiyor, Avrupa’da ne oluyor bitiyor, dünyayı okuyor, dünyayı değerlendiriyor. Son derece moral ve motivasyonları yüksek. Türkiye’nin en zeki beyinleri, en yaratıcı beyinleri cezaevinde. Bu kadro Türkiye’yi yönetecek kadro, hakikaten üzülerek onu görüyorsunuz. Onun için zaten cezaevindeler… Benim dışımda şu an Gökan Zeybek, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli burada, çok ziyaretçi var… Burası artık bir merkez olmuş, herkes sadece ziyarete gelmiyor, fikir alışverişinde geliyor. İyi bir görüşme gerçekleştirdik, onların moral ve motivasyonu dışardakilere de cesaret veriyor. Mahir Polat’ın yaşamsal sorunu var bunu görüyoruz, kimse bunun bedelini ödeyemez! Mahir Polat ile bilinçli olarak görüşmek istemedim, çünkü sağlık problemleri sebebiyle gelip gitmesinin zor olduğunu düşünüyorum görüşe. Sürekli hastaneye sevk ediliyor. Anksiyete ve klostrofobi var, yani tüm sağlık problemlerinin yanında bunlar sağlık problemleri tetikliyorlar. Aslında Buğra Gökce’de de üç tane stent var, şeker, tiroid kanseri geçmişi var. Ama anksiyete ve klostrofobi, cezaevinde olması Mahir Polat’ın durumunu daha da vahim, daha da ağır hale getiriyor. Mahir Polat için söyleyeyim; cezaevinde bir an bile tutulmaması gerekir. Holter takıldığı söyleniyor kendisine, vücuttaki ritmini ve tansiyon problemini takip etmek için, ama bana kalırsa hiç böyle bir şeye gerek yok. Onun sağlık geçmişi onun burada olmaması için yeterli gerekçe. O sağlık problemlerini yaşamış bir insanın tutuklu cezaevinde kalmaması gerekir, adli kontrol tedbirleriyle devam etmesi gerekir. Aslında hiçbirisinin cezaevinde olması gerek yok ama özelde Mahir Polat’ın yaşamsal sorunu var bunu görüyoruz, kimse bunun bedelini ödeyemez. Mahir Polat Türkiye’nin en önemli entelektüellerinden birisi biliyorsunuz hem İstanbul tarihine ayağa kaldırmış bir insan hem de akademik anlamda da çok yetkin bir insan. Böyle bir insanın cezaevinde bu koşullarda tutuluyor olması, artık bir işkence kötü muamele olarak değerlendirilebilir ancak.”

Murat Bakan’dan ‘Suriyeliler’ Açıklaması: Kendi Ülkelerinin Ekonomisine, Ticaretine ve Üretimine Katkı Versinler! Haber

Murat Bakan’dan ‘Suriyeliler’ Açıklaması: Kendi Ülkelerinin Ekonomisine, Ticaretine ve Üretimine Katkı Versinler!

“Türkiye, madem Suriye’nin yeniden inşasında rol üstlenecek, sığınmacıların ülkelerine dönmesi noktasında da aynı tutumu göstermeli” diyen CHP’li Bakan, iktidarın hızla sığınmacıların geri dönüş süreçlerini hızlandırmak için kapsamlı, teşvik edici ve zorlayıcı politikaların uygulanması gerektiğini, kararlı ve sınırları belli bir uygulama olmazsa kimsenin ülkesine dönmeyeceğini söyledi. Bakan, “Suriyelilerin, Türkiye’nin demografik ve sosyal yapısını olumsuz yönde etkilediğini ve çok yüksek bir ekonomik maliyeti olduğunu cesurca ifade etmek gerekiyor. Bunu bu şekilde söylemek ve Suriyeli sığınmacıların bir taraftan teşvik diğer taraftan zorlayıcı tedbirler ile ülkelerine dönmelerini talep etmek ırkçılık değildir. Türkiye fazlasıyla kaynak ayırdı, fazlasıyla misafirperverlik gösterdi. Herkes kendi vatanında var olsun, vatanlarının inşasında görev alsınlar. Kendi ülkelerinin ekonomisine, ticaretine ve üretimine katkı versinler ve kendi ülkelerinde mutlu yaşasınlar” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan’ın açıklaması şu şekilde: TÜRKİYE, MADEM SURİYE’NİN YENİDEN İNŞASINDA ROL ÜSTLENECEK… “Biz hiçbir zaman ‘3 milyon kişiyi otobüslere, trenlere doldurup ülkelerine gönderin’ demedik. Bu insanlar yıllardır ülkemizdeler, burada ev kurdular, yuva kurdular, iş kurdular. Ancak Esat’ın zulmünden kaçıp gelmişlerdi, Esat gitti, artık ülkelerine dönmeliler. Türkiye, madem Suriye’nin yeniden inşasında rol üstlenecek, kendi ülkesindeki sığınmacıların ülkelerine dönmesi noktasında da aynı tutumu göstermeli; bu insanların makul bir sürede evlerini taşıyabilecekleri, işlerini tasfiye edebilecekleri ve ülkelerine dönebilecekleri bir süreci başlatmalı. Suriye’de Esad rejiminin düşmesi, sığınmacıların büyük bir yük ve demografik risk olarak görüldüğü birçok ülkede hızlı aksiyonların alınmasına yol açtı. Almanya, Belçika, Birleşik Krallık, Fransa, Yunanistan, Hollanda, İtalya, Norveç, İsviçre, Finlandiya, İsveç, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti ve Danimarka gibi ülkeler, Suriyelilere yönelik sığınma başvurularını askıya aldıklarını açıkladı. Ayrıca, pek çok ülke sığınmacıların geri dönüşlerini hızlandırmak için alacakları tedbirleri kamuoyuyla paylaştı, bunun ötesinde Almanya ve Birleşik Krallık, göçmen kaçakçılığını engellemek amacıyla ortak bir eylem planı üzerinde anlaştı. Buna karşın, Cumhurbaşkanı, dönüşleri hızlandıracak politikalar ya da zorlayıcı tedbirler açıklamak yerine, ‘Burada kalmak isteyenlerin başımızın üstünde yeri var’ gibi ifadeler kullanıyor. Bu tür açıklamalar, bırakın mevcut sığınmacıların geri dönüşlerini, onların Türkiye’de kalışlarını pekiştirir ve hatta yeni sığınmacıların gelmesini teşvik eder. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in 19 Aralık’taki, ‘Suriye’ye dönüşler henüz arzu edilen seviyede değil’ açıklaması da bu durumu teyit ediyor. KAPSAMLI, TEŞVİK EDİCİ VE ZORLAYICI POLİTİKALAR UYGULANMALI İktidarın hızla sığınmacıların geri dönüş süreçlerini hızlandırmak için kapsamlı, teşvik edici ve zorlayıcı politikalar uygulaması gerekiyor. ‘Cebine bin euro koyup gönderelim’ yaklaşımı da ‘trafik cezasını ödemedin’ diye gitmek isteyenlerin çıkışlarına izin verilmemesi uygulaması da yanlış. Bir takvim belirleyip, geri dönüşü teşvik edecek seçenekler sunmalısınız. Burada iş kuranlara ayrı, çalışanlara ayrı süre verebilir. Türkiye’de doğanlara vize kolaylığı gibi bazı imkanlar tanınabilir. Bir takvim ortaya koyulmalı. Örneğin; bir yıl sonra çalışma izinleriniz ya da muafiyetleriniz iptal edilecek gibi bir zaman sınırlaması ortaya koyulmalı ki insanlar ülkelerine gidip yaşam koşullarının oluşup oluşmadığına baksın, dönsün bura kurduğu yaşamı planlayıp ailesi alıp ülkesine dönsün. Aynı zamanda geri dönüşü sağlayacak zorlayıcı tedbirler de alınmalı. Örneğin; ülkesine dönmeyen Suriyelilerin Türkiye’deki sağlık, sosyal güvenlik gibi birtakım hizmetlerden yararlanmaları noktasında kısıtlayıcı ve zorlayıcı tedbirler uygulanabilir. Kararlı ve sınırları belli bir uygulama ortaya koymazsanız, kimse ülkesine dönmez ve sığınmacı krizi hem maddi hem manevi olarak topluma yük olmaya devam eder. Bu sürecin başlatılmamasının ve iktidarın hala bir şekilde Suriyeli sığınmacıların burada kalmalarına yönelik verdiği desteğin bir yorumunun da; bir yandan onları AB’den para koparmak için araçsallaştırdığı, diğer yandan da gerektiğinde Batı’ya karşı ‘kapıları açarız tehdidini’ elinde tuttuğu olduğunu söylemek gerekiyor. KENDİ ÜLKELERİNİN EKONOMİSİNE, TİCARETİNE VE ÜRETİMİNE KATKI VERSİNLER Cumhurbaşkanı’nın Suriyeli sığınmacıların ülkemize ekonomik, sosyal ve kültürel olarak zenginlik kattığı yönündeki görüşüne katılmak da maalesef mümkün değil. Sosyal ve kültürel olarak zaten entegre değiller, kendi gettolarında yaşıyorlar. Ekonomik olarak ise neredeyse tamamı kayıt dışı çalışıyor. İLO, TİSK, TEPAV gibi birçok farklı STK ve sendikanın Suriyelilerin Türk iş gücü piyasasındaki yeriyle ile yaptığı araştırmaların vardığı ortak sonuç; Suriyelilerin oluşturduğu iş gücünün, eğitimi ve mesleki uzmanlığı düşük seviyedeki kişiler ve genelde gençlerden oluşan bir kitle olduğu, genel olarak düşük vasıflı sayılan beden gücüne dayalı işlerde çalıştıkları ve yaklaşık sadece yüzde 3’ünün kayıtlı olarak çalıştığı, yani yüzde 97’sinin kayıt dışı çalıştığı yönünde. Suriyeli sığınmacıların ülkemize ekonomik ya da sosyo-kültürel olarak katkıları olduğunu söylemek gerçekçi değil. Suriyelilerin, Türkiye’nin demografik ve sosyal yapısını olumsuz yönde etkilediğini ve çok yüksek bir ekonomik maliyeti olduğunu cesurca ifade etmek gerekiyor. Bunu bu şekilde söylemek ve Suriyeli sığınmacıların bir taraftan teşvik diğer taraftan zorlayıcı tedbirler ile ülkelerine dönmelerini talep etmek ırkçılık değildir. Türkiye fazlasıyla kaynak ayırdı, fazlasıyla misafirperverlik gösterdi. Herkes kendi vatanında var olsun, vatanlarının inşasında görev alsınlar. Kendi ülkelerinin ekonomisine, ticaretine ve üretimine katkı versinler ve kendi ülkelerinde mutlu yaşasınlar.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.